Şükrü Erbaş Sözleri ve Hayatı

söz kimin

Bu sayfada Türk şair ve yazar Şükrü Erbaş ait 68 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Şükrü Erbaş kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Şükrü Erbaş mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.

Şükrü Erbaş
  • Adı: Şükrü Erbaş
  • Doğum: 1953
  • Mesleği: Türk şair ve yazar
Şükrü Erbaş Kimdir Sayfası

Bu sayfada Şükrü Erbaş hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Şükrü Erbaş sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.

Şükrü Erbaş (d. 1953, Yozgat), Türk şair ve yazar.

1953'te Yozgat'ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Yozgat'ta tamamladı. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler Bölümü'nden 1978'de mezun oldu. Toprak Mahsulleri Ofisi'nde memurluk ve yöneticilik yaρtı, bu kurumdan emekli oldu. sozkimin.com Yarın dergisi yazı kurulunda görev yaρtı (1984). Edebiyatçılar Derneği'nde yöneticilik görevinde bulundu (1993-1999). Şair, halen Antalya'da yaşamaktadır.

Şükɾü Eɾbaş, ilk şiiɾini Vaɾlık deɾgisinde, 1978 yılında yayınlandı. "Yolculuk" adlı şiiɾ kitabıyla, 1987 Ceyhun Atuf Кansu şiiɾ ödülüne değeɾ göɾüldü. Ayɾıca, "Dicle Üstü Ay Bulanık" şiiɾ kitabıyla 1996 Oɾhon Muɾat Aɾıbuɾnu şiiɾ ödülünü, "Üç Nokta Beş Haɾf" şiiɾ kitabıyla 2002 Ahmed Aɾif şiiɾ ödülünü ve "Gölge Masalı" adlı şiiɾ kitabı ile de 2005 Ömeɾ Asım Aksoy şiiɾ ödülünü kazandı.

Şiiɾ, edebiyat ve yaşam üzeɾine denemeleɾ yazdı. Denemeleɾini "İnsanın Acısını İnsan Alıɾ" (1995) ve "Biɾ Gün Ölümden Önce" (1999) adlı kitaρlaɾında toplayan Şükɾü Eɾbaş'ın, "Gülün Sesi Gül Kokaɾ" (1998) adlı düzyazılaɾından oluşan biɾ kitabı da vaɾdıɾ.
kaynak: wiki

Yaρıtlaɾı
Küçük Acılaɾ (1984)
Aykıɾı Yaşamak (1985)
Yolculuk (1986)
Kimliksiz Değişim (1992)
Bütün Mevsimleɾ Güz (1994)
Dicle Üstü Ay Bulanık (1995)
İnsanın Acısını İnsan Alıɾ (1995)
Kül Uzun Süɾeɾ (1996)
Gülün Sesi Gül Kokaɾ (1998)
Biɾ Gün Ölümden Önce (1999)
Deɾin Kesik (1999)
Üç Nokta Beş Haɾf (2001)
Saɾkacın Кalbi (2002)
Yalnızlık Heceleɾi (2003)
İnsan Sevmezse Ölüɾ (Seçmeleɾ, 2004)
Gölge Masalı (2005)
Unutma Defteɾi (2007)

Şükrü Erbaş Sözleri 68 Adet

Aşağıdaki Şükrü Erbaş sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Şükrü Erbaş sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.

Benim en güzel düşlerim içimde kaldı.

Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır.

Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan.

Daracık ömrümüzde geniş sıkıntılar.

Hayat dolduruyor her boşluğu kendince bir başka başlangıçla tutuşmak üzere yeniden pembe üflemeleriyle bir ince soluğun soğuyor acılar bile.

Alnından öptüğüm yerde ülkemsin, ağzından öptüğüm yerde, kadınım.

Ayrılık ne biliyor musun? ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık.

Hiçbir sevgi tutsaklıkta yeşermez. Eşitlik özgürlük ister.

Hayalin, gerçeğe değdiği yeri seviyorum.

Uzun sustum, ey durmadan konuşanlar. Geçmedi üşümem, ben bir aşkın kar yağışından geliyorum.

Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de.

Ne kadar uzaksa bir felaket sizden, o kadar mutlusunuz, unuttunuz başkalarının acısını duymayı.

Sevinç taşkın yaşanır da; Acı yalnız çekilir.

Gizemli bir suskunluğun dargın diliyim. Kan gülleri büyütürüm sabır saksılarında.

Kalabalığın uyumuna inat, hayalin gerçeğe değdiği yeri seviyorum.

Gelişin hayata bağlıyor beni, anlıyor musun? Zaman yarat ve uğra.

Ömrüm, ah benim ördükçe sökülen, yakasız kolsuz hırkam.

Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.

Anlamakla katlanmak arasında tükendim.

Kalktım yürüdüm elimdeki çaresiz soruyla. İnsan neden hep sona bırakır kendini?

Farkında mısınız bilmem, kimse kendi acısını bile duymuyor artık.

Tarla kuşu yağmur damlasından dünyayı içsin diye yazarız.

Bir kapı önündeyim. Girsem suç, gitsem ayaz.

Yaşlı bir kadının hüznünü duymazsanız, bir genç kızın saçlarında çarpan kalbini nasıl göreceksiniz?

İnsanın acısını, insan alır.

Geceler bitti. Yolculuklar bitti. Yeni yerler, yeni sabahlar bitti. Senden önceki haline döndü kalabalık.

Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını, bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.

Öyle çabuk dönüyor ki insanlar. Sesiniz ağzınızda dağılıp kalıyor. Kimin gülüşünü biraz araladıysam dişleri ıslık çalıyordu. İçtenliğimden aldım en çok yarayı. Güvenlik duygusundan başka akçesi, meta olmayan bu pazar yerinde, kiminle hangi acıyı yürüyebili

Bir yere gitmeden; Gelecek birisini bekliyordu herkes.

Biliyor musun, hoyratlık değil de incelik yakıyor canımı.

Herkes Türküsünü elbet kendi sesiyle söyler! İnsanın dili boynuna kement olur mu?

İnsan bir mendille gezmeli hayatı, ne zaman ağlayacağı bilinmez ki.

Tenin tenime bu kadar sinmişken, ömrüm azala azala önümden akarken, gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken. Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın..

Susmak iyileştirmiyor yarayı. Yeni yerlere varıyor eski sözler.

Dünya sinema perdesi değil ki. Düşlerin de bir sınırı olmalı, insanın gerçeği ile çevrili.

Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu?

Seni koruyacağım, sana bile sezdirmeden. Gökyüzü gibi uzaktan ve beklentisiz, gereceğim yüreğimi üzerine. Sevmek, biraz da bu değil midir?

Herkesin gerçeği kendine acı. Herkesin acısı kendine biricik.

Ey insan ömrünü dolduran biçimleyen duygu Hüzün müdür her vakit mutluluğun bir yüzü?

Senden başka kimseyi aramadım gittiğim yerlerden..

Bilene ağıt gibi oturur, bir kadının gamsız gülmesi.

Nerden mi anlıyorum yaşlandığımı? Kadınlar gittikçe daha güzel.

Hangi acıyla yaprak dökersek dökelim, insan kendini seveceği bir dünya buluyor.

insanın zamana karşı biricik şansıdır aşk. Onca kapı onca duvar içinde bulur aynasını.

Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda sıcacık bir sığınak olayım istemiştim. İnsanlar içinde üşüdükçe, güvenle gelebileceği.

Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada, söz, boşluğu dövmekten başka ne işe yarar ki?

Sevgilim... Bir ülke senin gövden kadar masum olsaydı, bir tek anne oğlunu devletten sormazdı.

Unutmak değil, anımsamak güçsüz düşürüyor.

Eskiden her konuda konuşurdum istekle bir geniş gülümsemeyle dinliyorum şimdi..

İnsan sevmezse eve gelir. Gider aktarlara bakar. Yarasına biraz uzaklık basar. Küçük dükkânlarda uzun konuşur. Bin çeşit önlem geliştirir. Gökyüzü çoktan inmiştir yere. Zamansızdır. Seslerden üşür. Insan sevmezse mezarını küçük düşürür.

Ey gitmek... Sesin kısık, bunalmış güzelliğin, hangi yüreğe girersen gir, ülken yok senin.

İnsanı yalnızlığın hazinelerine götüren bir arınmadır sevmek. Yalanın kirlettiği bir yüreği yağmur sularıyla yıkamak, sonra da içtenliğin rüzgârıyla durulayıp iğde kokularına sarmaktır.

Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben.

O bana dedi ki; İnsanın çocuklardan öğreneceği çok şey var. Düşmeyi göze almadan binilmiyor salıncağa.

Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?

Bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz. Biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz..

Onca acıdan sonra anladı ki, ölümde yıkım da umut da umutsuzluk da aşk varsa güzeldi; Kolaydı, katlanılırdı.

Uzun uzun susuyoruz sözün kıyılarında. Hangi kapıyı aralasak bir uzaklık esiyor.

Büyüklerin bunca uzun yaşadığı bir ülkede, bir onur dersi midir çocukların ölümü?

Güneş değil, inandım. Serçeler başlatıyor sabahı.

Canı cehenneme rahat uyuyanın. Kapısını örtenin perdesini çekenin. Yüreği yalnız kendiyle dolu olanın. Duvarları ancak çarpınca görenin. Canı cehenneme başkasının yangınıyla evini ısıtıp yemeğini pişirenin.

Uzun sustum, ey durmadan konuşanlar. Geçmedi üşümem. Ben bir aşkın kar yağışından geliyorum.

Umut acıdır umutsuzluktan, insan susar.

Orda dağlar bir mezarlık Bulutlar kan salkımı sular toprakta düğüm Orda evler oda oda kanarken Burda yeşerenin canı cehenneme.

Bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz. Biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz.

Gün olur, onuru güzel çocuk. Acı da yakışır insanın yüreğine.

Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum.

Biz bir kentten gideriz kent boşalır, bir evden koparız ev küçüldükçe küçülür, bir insandan ayrılırız dünyanın en büyük yabancısıdır.

Yorumlar 2 Adet

Perihan

Edebiyat öğretmeni...

Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
Mutlaka okunması gerekir. Hatta defaatle okumalı...

Perihan

Öztürk

Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır. Şükrü Erbaş

Yorum Yaz

söz kimin Alfabetik Liste