Sabahattin Ali Sözleri ve Hayatı

söz kimin

Bu sayfada Yazar, şair Sabahattin Ali ait 148 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Sabahattin Ali kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Sabahattin Ali mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.

Sabahattin Ali
  • Adı: Sabahattin Ali
  • Doğum: 25 Şubat 1907
  • Ölüm: 2 Nisan 1948
  • Mesleği: Yazar, şair
Sabahattin Ali Kimdir Sayfası

Bu sayfada Sabahattin Ali hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Sabahattin Ali sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.

Sabahattin Ali, Tüɾk yazaɾ ve şaiɾ.

Edebi kişiliğini toplumcu geɾçekçi biɾ düzleme otuɾtaɾak yaşamındaki deneyimleɾini okuyucusuna yansıttı ve kendisinden sonɾaki cumhuɾiyet dönemi Tüɾk edebiyatını etkileyen biɾ figüɾ hâline geldi. Daha çok öykü tüɾünde eseɾleɾ veɾse de ɾomanlaɾıyla ön plana çıktı; ɾomanlaɾında uzun tasviɾleɾle ele aldığı sevgi ve aşk temasını, zaman zaman siyasi taɾtışmalaɾına göndeɾme yapan anlatılaɾla zaman zaman da toplumsal aksaklıklaɾa yönelttiği eleştiɾileɾle destekledi. Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940) ve Küɾk Mantolu Madonna (1943) ɾomanlaɾı Tüɾkiye'deki edebiyat çevɾeleɾinin takdiɾini toplayaɾak hem 20. yüzyılda hem de 21. yüzyılda etkisini süɾdüɾdü.

Eğriԁere'ԁe ԁoğan Sabahattin Ali, ilk hikâye ve şiir ԁenemelerine Balıkesir'ԁe başlaԁıktan sonra İstanbul'ԁaki eԁebiyat öğretmeni Ali Canip Yöntem'in ԁesteğiyle ilk kez Akbaba ve Çağlayan ԁergilerinԁe şiirlerini yayımlattı. Anaԁolu'ԁa kısa süre öğretmenlik yaptıktan sonra Türk ԁevleti tarafınԁan ԁil eğitimi için Almanya'ya gönԁerilԁi.

Türkiye'ye döndüğünde Almanca öğretmeni olarak göreve başlasa da önce komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla bir süre tutuklandı, ardından ise Türk devlet yöneticilerini eleştirdiği iddiasıyla tekrar tutuklandı. Bu dönemde memurluktan ihraς edilince görevine geri dönebilmek iςin Atatürk hakkında bir şiir yazdı ve tekrar devlet kurumlarında görevlendirildi. Ayrıca kendisine yüklenen sosyalist algısını kırmak iςin de Esirler adlı bir oyun kaleme aldı.

Hayatının son yıllarında Türk milliyеtçilеriylе yaşadığı tartışmalarla da önе çıktı, özеlliklе Türkçü-Turancı yazar Nihal Atsız ilе yaşadığı gеrilim gidеrеk artarak Irkçılık-Turancılık davasının bir parçası oldu. Bu dönеmdе Aziz Nеsin'lе bеrabеr çıkardığı Markopaşa dеrgisindе siyasilеri еlеştirmеsi yüzündеn çеşitli davalarla uğraşmak zorunda kaldı. sozkimin.com Hakkındaki davaların alеyhindе sеyrеttiği bir dönеmdе Türkiyе'dеn ayrılmak istеdi vе Bulgaristan sınırını gеçmеk istеrkеn kеndisinе kaçma girişimindе rеhbеrlik еdеn Ali Ertеkin tarafından milliyеtçi gеrеkçеlеrlе öldürüldü.
kaynak: wiki

Eserleri

Roman
Kuyucaklı Yusuf (1937)
İçimizdeki Şeytan (1940)
Kürk Mantolu Madonna (1943)

Öykü
Değirmen (1935)
Kağnı (1936)
Ses (1937)
Yeni Dünya (1943)
Sırça Köşk (1947)

Şiir
Dağlar ve Rüzgâr (1934)
Kurbağanın Serenadı (1937)
Öteki Şiirler (1937)

Oyun
Esirler (1936)

Sabahattin Ali Sözleri 148 Adet

Aşağıdaki Sabahattin Ali sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Sabahattin Ali sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.

Dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.

Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun.

Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var.

Belki uzak bir günde, büsbütün başka insanlar olarak tekrar karşılaşırız ve belki gülüşerek birbirimize ellerimizi uzatırız.

Ne kızarıyorsun? Bu dünyada karşılıksız hayır işlenmediğini öğrendim de onun için sordum.

Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hala bilemeyeceklerdi.

Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum. Yalnız bir yerlerim acıyor. Çok acıyor.

Ama unutma; taş duvarlar arasındaki yalnızlığımın, senden başka penceresi yok.

Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.

Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.

İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtırlar. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, birtakım yabancılar beslemekti.

Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.

Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman, bana 'yaşa' der gibi gülen senin yüzündü.

Kaçmak lazım biraz hayattan, daha büyük kaçışlara hazırlanmak için.

Bu hayatta mutlu olmanın yolu beklentileri düşük tutmaktır. Yoksa kanatlarından vurulmuş kuşa dönersin.

İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.

İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.

Bu dünyada gönlüne karşı gelen babayiğit çıkmamış.

Hayattan fazla bir şey bekleyenler delidir.

İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor.

Öyle günlerim oluyor ki; etrafımda en küçük bir hareket, en ufak bir ses bile istemiyorum.

Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi; fakat yokluğu müthişti!

Etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini.

Etrafın seni sıklığı zaman kitap oku.

Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidi kaybetmektir.

Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman, bana 'yaşa' der gibi gülen senin yüzündü.

Sana ihtiyacım yok ki benim! İnsan yalnız da mutsuz olabilir çünkü.

Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyordu.

Doğrusu, dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım, fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir.

Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman, bana 'yaşa' der gibi gülen senin yüzündü.

Ve içinde birçok şeyler saklı olan gözleri vardı.

Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı.

Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum.

Ne derlerse desinler, biz kalbimizin ve kafamızın doğru bulduğu şeyleri, etrafın ne dediğine bakmadan yapmalıyız.

Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için tek çare, kendi dünyamıza çekilmek.

İçimde yarı kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı.

Anladım insanlardan geldiğini kederin; uzak, herkesten uzak bir hayat süreceğim. Benim bu inzivama taarruz edenlerin, yüzüne hakaretle, kinle tüküreceğim.

Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.

Zaten küçüklüğümden beri, saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını, ilerisi için saklamak isterdim.

Bugün canım insan yüzü görmek istemiyor; geniş, uçsuz bucaksız bir şeye ve sana bakmak istiyorum!

Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. Hakiki hayatım benim için can sıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir.

Sadece birkez olsun sizi görebilseydim, dünyadaki tüm bahtsızlığıma rağmen, kendimi hiç noksansız şanslı olarak hissetmem mümkün olabilirdi eğer göç etmeseydiniz uzaklara.

Başkalarına gülsem de, senden uzakta kalsam da, sevmediğini bilsem de, ben gene sana vurgunum.

Başının içindeki düşünceler tıpkı gökyüzündeki bulutlar gibi daimi bir hareket halinde, şekilsiz ve elle tutulamayacak kadar dağınık.

Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?

Şu kainatta belki bir de iyi taraf vardır, fakat görmek bize nasip olmuyor.

İnsan alıştığı, güzel bulduğu, kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun bir kısmını orada bırakıyormuş gibi üzülür.

Yaşamak için kendisine kayıtsız ve şartsız muhtaç olduğum bir insandı.

Gece, ümitsizlerin kalbinde karanlıktır.

Kaçmak lazım biraz hayattan. Daha büyük kaçışlara hazırlanmak için.

Ve çok geçten daha kötüsü yoktur hayatta.

Beni, bütün ömrümce bir meçhulu, mevcut olmayan bir şeyi aramaya mahkum ediyordu. Bunu yapmamalıydı.

Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.

Nasıl muhtaç olduğumuz havayı istemem demeye, mekan içinde bir yer işgal etmekten vazgeçmeye kuvvetimiz yoksa, bize verilen bir aşkı almamaya da iktidarımız yoktur.

Ona birçok şeyler, şimdiye kadar hiç kimseye, hatta kendime bile söylemediğim şeyler anlatacaktım.

Müthiş bir gevşeklik içindeyim. Üşeniyorum. Sürüklenip gidiyorum.

Çünkü nedense hepimizde, maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize isim takmak merakı vardır, bunu yapamazsak büsbütün çılgına döneriz.

Şimdi şiir bence senin yüzündür Şimdi benim tahtım, senin dizindir.

Zaten sıkmadan, uzun uzun anlatmasını bilen yegane geveze, denizdir.

Hiç kimse benim kadar azaplı, acılar, üzüntüler, bayağılıklar ve densizliklerle bir çocukluk geçirmemiştir. Hatta ben çocukluk bile geçirmediğimi söyleyebilirim ve bugün bazı tavırlarımda ki çocukça haller o zamanlardaki içime atmaların tabii bir neticesi

Aramış olsaydım, belki senin gibi birini bulabilirdim. Her şeyi o zaman öğrenmiş olsaydım, belki zamanla alışır, seni başkalarında bulmaya gayret ederdim.

Yar olmadı bana devir Her günüm bir başka zehir.

Ama yeryüzünde hiçbir şey, ne kadar uzun ömürlü olursa olsun sonsuz değildir.

Beni en güzel günümde Sebepsiz bir keder alır. Bütün ömrümün beynimde Acı bir tortusu kalır.

Bu dünyada gönlüne karşı gelen babayiğit çıkmamış.

Ben hayatımda o kadar ağır laflar dinlemeye mecbur oldum, bunlara o kadar sessizce tahammül ettim ki sevdiğim, uğruna hayatımı bile verebileceğim bir insanın bana en ufak bir sitemi beni bugün fevkalade yaralıyor. Açık bir yaraya bir fiske vuruluyormuş gi

Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi: Garip başımın derdi bir yürek taşıyorum. Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı: İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.

İçinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. Ne kadar çok insanı seversek, , asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıld

Bugün şurada burada teker teker yaşayan ve çalışanlar yarın birleşince bir kuvvet olacaklar ve en kuvvetli silahı: haklı olmak silahını ellerinde tutacaklardır.

İnsanları sevmeme ve onlara tekrar yaklaşmama da imkan yoktu; çünkü en inandığım en güvendiğim insanda aldanmıştım, başkalarına emniyet edebilir miydim?

İnsanların hepsi bir değildir. Ben kendim iyi insan olmak isterim, fakat kötü olanlara da hayretle bakmam.

Bir insana bir insan herhalde yeterdi. Fakat o da olmayınca? Her şeyin bir hayal, aldatıcı bir rüya, tam bir vehim olduğu meydana çıkınca ne yapılabilirdi?

Yalnız içimde müthiş boşluk hissi vardı. Hayatımın en dolu, en manalı zannettiğim bir devresi birdenbire boşalmış, bütün manasını kaybetmişti.

Onun yaşadığı yerde yaşamak, onun gibi yaşamak demek değildi...

Sen ey karanlıklara hicran dağıtan kadın! Git başka bir diyara. Kalbimi parçaladın!

İnsanlara olduklarından başka gözlerle bakmakta ısrar edişime içerliyordum.

Sana kızmayacak kadar seni tanıyorum. Sonra seni seviyorum, neden sevdiğimi bilmeden seviyorum, bu sevgiyi her gittiğim yere götüreceğim.

Acaba şu anda ne düşünüyor? Herhalde beni değil. Niçin? Onun kafasında bir müddet yaşamak için neleri feda etmem ki? Her şeyi.

Acaba kafamı bir çalı süpürgesiyle temizlemek mümkün müdür?

Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hala bilmeyeceklerdi.

Riyakarlık tesellide son haddini bulur...

Hiçbir şey beni, hakkımdaki bir kanaati düzeltmek mecburiyeti kadar korkutmazdı.

Dünyada şimdi onla yan yana bulunmamamız kadar mantıksız ve lüzumsuz ne olabilir di acaba?

Bütün hatıralarımı toplayarak bir hüküm vermek istediğim zaman, kadınların hiçbir zaman sahiden sevemeyecekleri neticesine varıyordum.

Ona söyleyeceğim ne kadar çok şeyim vardı.. Bunların bütün ömrümce konuşsam bitmeyeceğini sanıyordum.

Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar...

O bu dünyadan ayrılırken, benim hayatıma, başka hiçbir insana nasip olmayacak kadar canlı bir şekilde giriyordu.

İçinde sadece müthiş bir korku ve bekleyiş vardı. Herhangi bir mesele üzerinde durup düşünmeye alışmamış olan kafası, yükünü atmak için bir insana muhtaçtı...

Sen benim sevgilimsin, sevsen de sevmesen de; Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.

Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var.

İkimiz de aynı şehirdeyiz ve birbirimize varmamız için yarım saatten daha az bir zaman yeter. Buna rağmen o orada, ben buradayım.

Ben bir insanda bu kadar iyilik bulunabileceğine inanayım mı? Belki başka zaman inanırdım... Fakat bugün... Bugün inanmak mümkün mü? Bir insan bir insana kötülükten başka ne yapabilir? Kimi kandırıyoruz? Bana öyle riyakar gözlerle bakmayın! Masum tavırlar

Ben gene eskisi gibi dünyadan uzak ve daima tasavvurlarımın ve iç dünyamın bir oyuncağıydım.

Ne kuzuların ağzından vahşi kurt dişlerinin sırıttığını gördüm.

Para kazanmaya mecbur oldum. Bundan şikayetçi değilim. Çalışmak hiç de fena bir şey değil. Bana dokunan, ruhlarımızı alçaltmadan çalışmak isteyişimizin hoş görülmemesi.

Bu şehirde yaşayan milyonlarca insandan ancak birkaç tanesiyle konuşmuş, yalnız bir tanesini tanımıştım. Belki bu da kafiydi. . Bir insana bir insan herhalde yeterdi.

İnsan asıl birisini sevdiğini anlayınca içinin de kainatı alacak kadar genişlediğini görüyor.

Zaten yalnızlığımın sebebi Kitaplardaki kahramanları semtimde bulamayışım değil miydi?

Başka insanların yaptığı birçok şeyleri yapmak hakkının kendisinde olmadığını biliyor ve hiçbir şey istemiyordu.

Kaçmak, her zamanki gibi, her şeyden kaçmak. Görmekten, duymaktan ve beraber ıstırap çekmekten kaçmak.

Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.

Bir teklif ve bir kabul... Kısa münakaşasız ve hesapsız! Bundan daha güzel bir ayrılık olamazdı.

Bu harikulade güzel rüya ne kadar çok devam ederse o kadar iyiydi. Onu kesmeye, yarım bırakmaya, hakikat pahasına da olsa uyanmaya hakkım yoktu.

Dünyada mektep kitabından başka bir şey okunabileceğini bilmiyordu.

Dünyada yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıklardır.

Bir insanı melek diye sevmek budalalıktır. lnsanları, bütün pislikleri, hırsları ve zayıflıkları ile sevebilmek kahramanlıktır. Dostlarımızda kendimizde bulunmayan yücelikler aramak insafsızlıktır. Bütün insanlar birbirinden farksızdır.

İstemiyorum, kendimi herkesin akıllısı veya duygulusu yerine koymak istemiyorum.

Dünyada bana hiçbir şey, tabiatta melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.

Artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok. Lüzum da yok.

Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek.

Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak.

Unutma Lola, hiçbir acı baki değildir. Üflersin geçer. Bazılarına biraz daha çok üflemen gerekir, hepsi bu.

Ruhumuz böyle gökyüzlerinde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor.

Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırım.

Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz.

Onunla beni bizim iradelerimizin üstünde bir bağın bağladığına eminim.

Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir.

Karşısındakinin her kanaatini doğru bulup benimsemek için vesile aramak da bir nevi ruh yakınlığını alameti değil miydi?

Beni kemiren sadece büyük bir yalnızlık hissiydi ve gene bu yalnızlığın tesiriyle, bana yakın olduğunu anladığım bir insana karşı birçok noktalarda kendimi aldatmaya hazırdım.

Hayattan fazla şeyler bekleme. Dünyada bir felaketin içinden en az zararla sıyrılmanın yolu hayata uymak, muhite uymak, hiç sivrilmemektir.

İnsanlar arasındaki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç ,ne kadar dıştan, ne kadar boş ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan şeylerdi.

Kendimiz uydurup kendimiz inanıyoruz.

Hayattan ayrılmayı istemeyiz, çünkü tatmin edilmemiş birçok arzularımız vardır.

İkimiz de birer insan arıyoruz, kendi insanımızı.

İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor.

Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek.

Bütün bunlara rağmen, kafamda onun hatırasını kirletecek bir şey yoktu.

Gözleri kapalıydı ve ruhu kim bilir nerelerde, nerelerde dolaşıyordu?

Hayatta en büyük vazife, en büyük saadet olarak şunu almak lazımdır: Bize yakın ve uzak bütün insanlara yardım etmek, bütün insanların iyiliğine çalışmak.

Önüne geçmek mümkün olmayan işlerde telaş ve heyecan göstermek çocukluktur.

Her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur.

Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir.

İçimde yarı kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı.

Onu bulamayacağımı daha şimdiden biliyordum; fakat aramamak elimde olmayacaktı.

Lüzumsuzluk hissi bende tamamen yerleşmişti. Benim bu insanlara ne lüzumum vardı?

Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır.

Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren bir nisan yağmuru gibi birdenbire geldin...

Bir insan bir insana elbet yeterdi.

Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerd

Kim bilir, belki öbürünün yanlış anlayacağından çekiniyordu. Çünkü içten duyulan şeyler hep yanlış anlaşılır.

Görüyorum ki, başka yollardan gittiğimiz halde ikimiz de aynı neticeye varmışız; ikimiz de birer insan arıyoruz, kendi insanımızı.

Şimdi ömrümün bir tek gayesi var; bir gün sana kavuşmak, seni kollarımın arasına almak, güzel, temiz yüzüne saatlerce hiç doymadan bakmak.

Üzülecek birsey yok. Her şey düzelir, hele filiz hiç üzülmesin, metanetini korusun.

Ben dünyada bu kadar güzel gülen, güldüğü zaman bu kadar güzel olan insan görmedim.

Niçin beni kabahatlı zannettiler? Kendilerine vaat etmediğim, sadece kafalarında yaşattıkları şeyi vermedim diye mi? Bu haksızlık değil mi?

Gözlerimden öptü Ellerimden öptü Unutabilir misin şimdi Ben ölsem unutamam.

Sevmek, hele benim gibi sevmek, berbat bir şeydir.

Bu memlekette namuslu olmak ne zor şeymiş meğer
Bir gün Almanların pabucunu yalayan
Ertesi gün İngilizlere takla atan
Daha ertesi gün de Amerika?ya kavuk sallayan
Soysuzlar gibi olmak istemedik !

Yorumlar 5 Adet

Perihan

Adoniko

[1750] numaralı söz için:
Kaçıncı sayfası?

Perihan

Zuzu

[1750] numaralı söz için:
Kaçıncı sayfada geçiyor acaba

Perihan

Onur hazırlar

[1750] numaralı söz için:
Ve çok gecten daha kötüsü yoktur hayatta Sabahattin Ali'nin hangi kitabında geçiyor lütfen cevaplar mısınız?
Admin: Araştırdığım kadarı ile "Sabahattin Ali Seçme Eserleri" kitbında geçiyor. kynk: 1000 kitap

Perihan

Abay

[1750] numaralı söz için:
Hangi kitabında geçiyor acaba Sabahattin Ali'nin?
Admin: İçimizdeki Şeytan kitabında.

Perihan

Kübra

Çok güzel şiirler hele sözler müthiş

Yorum Yaz

söz kimin Alfabetik Liste