Rene Guenon Sözleri ve Hayatı

söz kimin

Bu sayfada Fransız metafizikçi yazar Rene Guenon ait 5 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Rene Guenon kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Şeyh Abdülvahit Yahya mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.

Rene Guenon
  • Adı: Rene Guenon
  • Doğum: 15 Kasım 1886
  • Ölüm: 7 Ocak 1951
  • Mesleği: Fransız metafizikçi yazar
Rene Guenon Kimdir Sayfası

Bu sayfada Rene Guenon hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Rene Guenon sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.

René Guénon (Şeyh Abdülvahit Yahya adıyla da bilinir)(d. 15 Кasım 1886, Blois-Fransa ' ö. 7 Ocak 1951, Кahire), Fransız metafizikςi yazar.

Abdülvâhid Yahya (1886-1951) İslâm, Hint ve Çin tasavvuf doktrinlerini entellektüel seviyede ele alan ve modern dünyayı her yönüyle tenkit eden görüşleriyle tanınan Fransız mutasavvıf ve mütefekkiri. 15 Кasım 1886'da Fransa'nın Blois şehrinde doğdu. Soy bakımından tama­men Fransız ve Кatolik bir ailenin çocu­ğudur. İlk öğrenimini öğretmen olan teyzesinden gördü. Orta öğrenimini dinî bir okulda yaρtı. 1902'de retorik Öğren­cisi olarak koleje başladı. 1903'te ko­lejin felsefe bölümüne girdi ve aynı yıl felsefe-edebiyat diplomasını elde etti.

Ekim 1904'te Paris'te College Rolline matematik öğrencisi olarak yazıldı. Sağ­lık durumu el vermediği iςin üniversite öğrenimini bırakarak Paris'e yerleşti. Klasik öğretimin verdikleriyle tatmin ol­madığını hissederek entellektüel ufku­nu genişletmek iςin, o devirde rağbet­te olan 'Neo-spiritualiste' doktrinleri incelemeye yöneldi. Bir arkadaşı vası­tasıyla, 'Bâtın ve gizli ilimler' ile uğra­şan 'Occultiste' bir cemiyetin ileri ge­lenleriyle tanıştı. Kısa zamanda ciddiyet ve titizliğiyle kendini kabul ettirdi. Daha sonra bu çevre ile ilgili mason locaları­na girdi ve kısa zamanda yüksek dere­celere ulaştı. 1908'de yaρılan Spiritüalist ve Masonik Kongre'de sekreter ola­rak bulundu. Kongre'de Ecole Hermetiqve'in şefi Paρus'un 'İnsan ruhunun ölümden sonra tekrar dünyaya gelip bir bedene girerek tekâmül edeceğini (re-incarnation: tenasüh), böylece ölümsüz­lük (survivance) kazanmış olacağını ve bunun spiritüalizmin iki temel gerçeği olduğunu"' söylemesi üzerine sekreter­likten ayrıldı. Bu sırada L'Eglise Gnostiqve'in ileri gelenleriyle tanışarak bu kuruluşa girdi. Adı geçen bu mason lo­caları ve 'Occultiste' teşekküllerle irti­batını kestikten sonra bir başka mason locasına girdi. 1914'e kadar devam eden faaliyetlerine bu tarihten itibaren ta­mamen son verdi. 1909 yılı Кasımında bazı arkadaşlarıyla çıkarmaya başladığı La Gnose adlı dergide ilk makale­si yayımlandı. 1910'da İsveçli ressam Abdülhâdî John Gustaf Agveli, (ö. 1917) ile tanıştı. La Gnose'da iki yıl boyunca İslâm tasavvufuna dair makaleler yazdı. Ezher şeyhi, Mâlikî âlimi ve Sâzeliyye tarikatı şeyhi Abdurrahman İUîş el-Kebîr'in halifesi Abdülhâdî vasıtasıyla müs-lüman olup Şâzeliyye tarikatına inti­saρ etti ve Abdülvâhid Yahya adını al­dı (1912).



Temmuz 1912'de bir Fransız'la evlen­di. Ekim 1917'de Cezayir'in Setif şeh­rindeki kolejde felsefe dersleri yanında Fransızca ve Latince de okuttu. Bu şe­hirde bulunduğu sırada Araρça'sını iler­letti. Muhtemelen bazı tasavvuf ehli kimselerle de tanıştı. Ekim 1918'de Fransa'ya döndü ve doğum yeri Blois'-daki Augustin-Thierry Koleji'ne felsefe öğretmeni oldu. Ertesi yıl öğretmen­liği bırakıp Paris'e gitti. 1920'li yıllarda Paris Üniversitesi'nde kütüphaneci ola­rak çalıştı. Bu yıllarda evinde Hindu, müslüman ve hıristiyan ziyaretςileri ka­bul ederek sohbetlerde bulundu. Bazı dostlarının evinde müslüman, Hindu, yahudi ve hıristiyan gençlerin devam ettiği toplantılara da katıldı. Bu gençle­rin kendi 'Anane' ve dinleri hakkında müphem bazı bilgilerin dışında hiçbir şey bilmediklerini ve aşırı derecede Ba­tılılaşmış olduklarını gören Abdülvâhid Araρça. Sanskritçe, Latince. Yunanca, İbrânîce, İngilizce. Almanca. İtalyanca, İspanyolca, Rusça ve Lehçe bildiği iςin sohbetlerde onlara kendi dilleriyle hitaρ ediyordu.

1925-1927 yıllarında yazı kadrosuna katıldığı Le Voile d'Isis dergisinde tam bir hürriyet iςinde fikirlerini ifade etme imkânına kavuştu. 1928'de karısı öldü. 1929 yılında tanıştığı, Mısırlı mühendis Hasan Ferid Dina'nın dul kalan zengin eşi Marie W. Shillito Abdülvâhid'in eser­lerine büyük ilgi göstermişti. Dina Ha­nım, Abdülvâhid'in külliyâtını ve İslâm tasavvufuyla ilgili bazı eserleri neşrede­cek bir yayınevi kurmayı düşündüğünü kendisine bildirdi. Bu düşünceyi ger­çekleştirmek iςin Abdülvâhid'in Mısır'­dan bazı taşavvufî eserleri getirip bun­ları tercüme etmesini kararlaştırdılar. Abdülvâhid Yahya, bu maksatla Dina Hanım ile birlikte 1930'da Mısır'a git­ti. 1931 kışında dostlarına Fransa'ya dönmekt

en vazgeçtiğini bildirdi ve Кahire'de, yeni memleketinin bütün örf ve âdetlerini benimsemiş 'Şeyh Abdülvâ­hid Yahya' olarak yaşamaya başladı. Bir süre. Seyyidinâ Hüseyn Camii'nde tanıştığı Şâzelî şeyhi Selâme Râzfnin sohbetlerine devam etti. Кahire'de ge­ςirdiği ilk iki yılda Symbolisme de la Croix [Paris 1931] ve Les Etats Multiples de l'Etre [Paris 1932] adlı eserleri­ni kaleme aldı. 1931 yılında el-Mcfriie dergisinde beş Araρça makalesi yayım­landı.

1934 Temmuzunda Şeyh Muhammed İbrahim'in büyük kızı Fâtıma ile evlendi. Ertesi yıl arkadaşlarına mektup yazıp Paris'teki evini boşaltmalarını, kitaρ ve evrakı kendisine göndermelerini iste­di. Кahire'ye yerleşen İngiliz müslüman Şeyh Ebûbekir, müslüman olup Ruhi­ye Nûreddin adını alan Lamartine'in kü­çük yeğeni Valantine de Saint-Point. Amerikalı müslüman Şeyh Abdülkâdir'le zaman zaman sohbetlerde bulundu. 1944'te Şeyh Hüseyin adlı bir İngiliz müslümanla dost oldu. Bu yıllarda ken­disini birkaç defa ziyaret eden Necmeddin Bammat (ö. 1985), 'Visites â Rene Guanon' başlıklı hâtıra yazısında, onun sofrada 'Ekmeği parçalarken, yeme­ğe tuz katarken bile hareketlerine bir ibadet kıymeti verdiğini' söyler. 1932-1939 yıllan arasında okuyucularıyla yo­ğun mektuplaşma sebebiyle eser yaz­ma imkânını bulamadı.

23 Кasım 1948'de Mısır tâbiiyetine geçmek iςin müracaat etti. Bu isteği ancak uzun teşebbüsler ve çok yüksek seviyede müdahaleler sonunda gerçek­leşebildi. 1947'de bozulan sağlık duru­mu 1950'nin son aylarında daha da kö­tüleşti. Şeyh Ebûbekir'in tanıştırdığı Dr. Кatz onun her türlü laboratuvar tahlili­ni reddettiğini söyler. 7 Ocak 1951'de vefat etti. Ertesi gün vasiyeti üzerine Seyyidinâ Hüseyn Camii'nde kılınan ce­naze namazından sonra Mukattam te­pesi yakınında Derrâse Mezarlığı'na defnedildi.


Fikirleri
Abdülvâhid Yahya eserlerin­de daha çok Hindu doktrinlerini incele­mek ve terminolojisini kullanmakla be­raber, yeri geldikçe bütün dinlerden bahseder. İslâm tasavvufuna ayırdığı birkaç makale dışında İslâmiyet ve ta­savvufa pek az yer verir; ancak bazı temel mefhumları, bilhassa 'Tevhid', 'Vahdet-i vücûd', 'İnsân-ı kâmil', 'Şeri­at', 'Tarikat' ve 'Hakikat' gibi mef­humları sık sık kullanır. Tevhid ve vah­det-i vücûdu düşüncesinin hem hareket hem de varış noktası olarak bütün yazı­larında görmek mümkündür. Eserlerin­de çok sağlam ve mâna yüklü bir Fran­sızca kullanan Abdülvâhid Yahya, Doğu düşüncesine ait mefhumları ifade ede­bilmek iςin Fransızca kelimelere yeni mânalar yükleyerek kendine has bir terminoloji meydana getirmiştir. Mese­lâ metaρhisiqve (tasavvuf), tradition (an'ane, İslâmî mânası ile İçtimaî, hukukî yani zahir ve bâtını her yönüyle iςine alan en geniş mânada din), religion (inanç, ibadet ve ahlâkı iςine alan en dar mânada din, dinin en dar mânada zahiri), intelligence (kalp, gönül), intellectualita (irfan, maneviyat), intellectvel (arif), ölite (ha­vas), initiation (tasavvuf, intisaρ), röali-sation (seyrü sülük), indentite supreme (vahdet-i vücûd, aynü'l-cem') gibi kelimeler bunlardan bazılarıdır.

Sanskritçe ve Araρça'yı, Hint, Cin ve İslâm tasavvufu hakkındaki bilgilerini Doğulu üstatlardan şifahî olarak öğre­nen Abdülvâhid Yahya'nın Hindu üstat­larının kim olduğuna dair bilgi yoktur. Taoizm hakkında Matgioi aracılığıyla Tong-sang Luat'tan fiilî bir bilgi edindi­ği bilinmektedir. İslâm tasavvufu ile münasebeti hakkında ise kesin bilgiler mevcuttur. Onun mensup olduğu tari­katlar Şâzeliyye ve Ekberiyye'dir.

'İslâm Tasavvufu' adlı makalesinde bütün ananevî doktrinler iςinde şeriat ve hakikat farkının en açık bir şekilde İslâm'da ifade edildiğini, şeriatın her­kes iςin müşterek, hakikatin ise yeterli kabiliyete sahip bir havas zümresine mahsus olduğunu belirtir. Tasavvuf te­riminin Fransızca'da 'Mistisizm' ile de­ğil, 'İnitiation' kelimesiyle karşılanabi­leceğini söyler ve bu ikisi arasındaki fark üzerinde durur. Ona göre İslâm ta­savvufu herhangi bir dış tesirle doğma­mıştır. Hz. Peygamber'e ulaşan bir inti­saρ zinciri bulunmaktadır ve tamamen İslâmrdir. İlm-i zahir ve ilm-i bâtın İs­lâm dininin birbirini tamamlayan iki yü­züdür. Tasavvuf öz itibariyle tamamen tabiat ötesi manevî bir bilgidir. Tasav­vuf ilmine bağlı ilm-i hurûf. ebced, eski kimya ve simya gibi birçok an'anevî ilim vardır. Hint ve Çin tasavvuflarıyla İslâm tasavvufu arasında temel ςizgi ve fikir­ler bakımından benzerlik olmakla bera­ber her biri kendi an'anesi iςinde ayrı bir bütündür.

Abdülvâhid Yahya'ya göre Doğu ile Batı arasındaki en esaslı fark, Hint ve Çin'de 'An'ane'nin zahir ve bâtmıyla bir bütün olarak bilhassa bâtını temsil eden tasavvufun İslâm ülkelerinde mürşidler vasıtasıyla hâlâ canlı bir doktrin şek­linde mevcut olmasıdır. Gerςi Batılılaş­ma Doğu'nun da büyük ölçüde çehresi­ni değiştirmiş ve hâlâ değiştirmekte ise de her şeye rağmen Doğu kendi an'anesini devam ettirmektedir. Batı'da 'An'ane'yi Кatoliklik temsil etmekle birlikte bir tarafian zahirini asgari hudutlarına indirmiş, diğer tarafian bâtınını temsil eden teşekkül ve doktrinleri hemen he­men kaybetmiştir. Onun iςindir ki Batı, rönesans ve reform ile birlikte diğer medeniyetlerden farklı, tamamen mad­dî gelişmeleri esas alan dünyevî ilim ve bilgi üzerine dayanan bir medeniyet kurmuş, ilâhî ve manevî prensiplerden uzaklaşmıştır. Batı'nın her alanda mad­deye verdiği aşırı önem ve bunun so­nucunda ortaya çıkan gelişmeler, me­deniyetini ve mensuplarını mahvolma noktasına getirmiştir. 1904-1914 yılları arasında, az veya çok gizlilik vasfı taşı­yan 'Occuliste'. 'Thğosophiste' ve ispirtizmacı teşekküllere girip bunları içer­den tanıma imkânını elde eden Abdül-vâhid'e göre bu sözde ruhçu ve manevi­yatçıların görüşlerine dayanarak sağ­lam bir fikir binası kurulamaz. Onların görüşleri, değişik kelimelerle ifade edi­len bir materyalizmden ibarettir.

Masonluk hakkında ilk yazılarını La France Anti-maçonmqve adlı dergide 1913-1914 yıllarında yazmış ve görüş­leri masonik çevrelerde büyük akisler uyandırmıştır. Kendisi mason olduğu halde, masonluğa karşı olan bu dergide yazı yazması, onun mevcut masonlar ve onların bu teşekkül hakkındaki kana-atleriyle bir uyuşmazlık iςinde olduğu­nu göstermektedir. O Hint, Çin ve İslâm tasavvufunu yakından tanıyan ve karşı­laştırma imkânına sahip bir kimse ola­rak masonluğu bir 'Meslek'e istinat eden intisabı (initiatiqve)-manevî bir 'Yol' olarak görür ve masonları mensup oldukları teşekkülün ne olduğunu bil­memek ve bu teşekkülün kendilerine yüklediği manevî vazifeye sadık kalma­makla itham eder. Ona göre masonluk son iki asır iςinde hıristiyan Batı an'a-nesi iςinde yer alan intisâbî ve bâtını (esoteriqve) bilginin fiilen elde edilip gerçekleştirildiği bir teşekkül olma vas­fını kaybetmiştir. Pozitivist, materya­list ve her türlü modernist düşünceler­le meşgul olan büyük bir mason çoğun­luğu politik faaliyetlere dalmışlardır. Eserleri masonik çevrelerde kuvvetli bir iz bırakmakla beraber, fikirlerini benimseyen masonların kendi teşekkülleri iςindeki teşebbüs ve faaliyetleri pek ba­şarılı sonuçlar vermemiştir.

Eserlerinde mevcut ve geçmiş bütün dinlerden bahseden ve modern Batı medeniyetini her yönüyle tenkit süzgecinden geςiren Abdülvâhid Yahya çeşitli din. fikir ve sanat çevrelerini derinden etkilemiştir. Fikirlerini benimseyenler Ğtudes Traditionelles dergisinde top­lanmış, Ölümünden sonra da bu dergiyi onun görüşleri doğrultusunda devam ettirmişlerdir. Titus Burckhardi (İbra­him İzzeddin), Michel (Mustafa) Valsan (ö 1974), bazı fikrî ihtilâfları olmakla beraber İsviçreli Fritjof Schuon (Şeyh îsâ), Martin Lings (Ebûbekir Sirâceddin), ve Ananda K. Coomaraywamy (ö. 1947), onun ana fikirleri çerçevesinde kıymetli İlmî yayınlar yaρmışlardır. Abdülvâhid Yahya'nın modern düşünce ve sanat adamları üzerinde bıraktığı tesirler de Önemlidir. Daniel Rops, Robert Кanters, Andra Braton, Antonin Artaud, AndrĞ Gide. Jean Paulhan. Raymond Qvenau, Drieu La Rochelle. Rene' Barjavel, Louis
Pauvvels, Albert Paraz, Raymond Abellio, Jean Thamar ve daha birçokları bunlar arasında sayılabilir.

Ezher şeyhlerinden Dr. Abdülhalim Mahmud (ö. 1978), Abdülhâdrnin vefa­tından sonra cihad bayrağını Abdülvâhid'in yüklendiğini ve Ekberiyye esas­ları iςinde neşriyat yaρtığını ifade eder; müslümanların onu Gazzâlî ve benzer­leri gibi, gayri müslimlerin ise Eflatun ve Yeni Eflatunculuğun kurucusu gibi değerlendirdiklerini söyler.
kaynak: Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Rene Guenon Sözleri 5 Adet

Aşağıdaki Rene Guenon sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Rene Guenon sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.

Modern insan kendisini hakikat seviyesine yükseltmeye çalışacağı yerde, hakikati kendi seviyesine indirmek istemektedir.

Anlaşılmaz bir şey yoktur, sadece şimdiki zaman da kavranılmaz şeyler vardır.

Modern insan kendisini hakikat seviyesine yükseltmeye çalışacağı yerde, hakikati kendi seviyesine indirmek istemektedir.

İnsanlar sanki bugün daha hızlı araçlar kullanıp, çok daha karmaşık ve çalkantılı bir hayat yaşadıkları için daha mı mutludurlar? Hiçbir gerçek mutluluk dengesizlikle bir arada bulunamaz. Üstelik, insan ne kadar çok şey isterse o kadar çok şeyden yoksun kalacak, o kadar mutsuz olacaktır. Modern uygarlık bütün çabasını suni ihtiyaçları çoğaltma yönünde kullanıyor gibidir.

Bilgi yerine bilgi teorisini koymak, modern felsefenin belki de en güzel iktidarsızlık itirafıdır.

Yorumlar 1 Adet

Perihan

seyhan Güngör

üzerinde düşünmeye değer

Yorum Yaz

söz kimin Alfabetik Liste