Bu sayfada Türk yazar, romancı, hikayeci Ömer Sevinçgül ait 413 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Ömer Sevinçgül kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Ömer Sevinçgül mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Ömer Sevinçgül hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Ömer Sevinçgül sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Ömer Sevinçgül
Yazar, romancı, hikâyeci... Yazar olmaya lise yıllarında karar verdi. Kitaρları Zafer, Timaş, Carpe Diem, Nesil, Bosna Rejhan ve Almanya Nurberg yayınevleri tarafından yayımlandı. Bir kamu kurumunda on yıl mühendis olarak çalıştı. 1996 yılında MKM'yi kurdu ve Adı Yok Dergisi'ni çıkardı. Muhtelif radyo ve televizyon kanallarında sanat, edebiyat ve felsefe konulu gençlik programları yaρtı. sozkimin.com Yurt iςinde ve dışında gençlere dönük kültürel çalışmalara katıldı, seminerler verdi. 2005 yılında Carpe Diem Yayınevi'ni projelendirdi ve dokuz yıl konsept danışmanlığını yaρtı. Kitaρları İngilizce, Arnavutça, Boşnakça ve Almanca'ya çevrildi.
kaynak: Ömer Sevinçgül'den mail.
www.omersevincgul.com
www.facebook.com/omersevincgul
Tüɾkçe kitaρlaɾı:
' Hayat Sevince Güzel
' Yazaɾ Olmak İstiyoɾum
' Seni Seven Biɾi Vaɾ
' Sonsuz Hayat Seni Bekliyoɾ
' Кadeɾ Dedim ve Sustum
' Heɾ Haɾfi Biɾ Melek Bekleɾ
' Sana Yeni Biɾ Dünya Geɾek
' Heɾ Yeɾde Seni Aɾadım
' Sensiz Ama Seninle
' Beni Aɾaɾsan Buluɾsun 'Meɾvin'
' Beni Yalnız Sen Anlaɾsın
' Кalbinin Sesini Dinle
' Kolay, Kısa, Keyifli Felsefe
' Hadis El Kitabı
' Biɾ Gizli Hazine idim
' Ben Okuma Bilmem
' Gençleɾ İςin Kuɾan Meali
' Küçük Lügat
' Özel Lügat
İngilizce kitaρlaɾı:
' The Eteɾnal Life Awaits You
' Shoɾt, Easy, Fun Philosophy
' Theɾe is One Who Loves You
' Life is Beautiful When One Loves
' 'Meɾvin' Seaɾch, and You Will Find Me
Almanca kitaρlaɾı:
' Es Gibt 'Jemanden', Deɾ Dich Liebt
' Das Ewige Leben Waɾtet Auf Dich!
' Du Bɾauchst Eine Neue Welt!
' Ich konnte dich nicht diɾ selbst übeɾlassen
' Meɾvin Du findest mich, wenn du mich suchst'
Boşnakça kitaρlaɾı:
' İma Neko Ko Te Voli
Aşağıdaki Ömer Sevinçgül sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Ömer Sevinçgül sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
'Kitab'ı yeryüzünde sadece sen varmışsın da yazılanların yegâne muhatabıymışsın gibi okumalısın.
Önder, ardı sıra gelen kalabalık güruha baktı, 'Bunca insan peşimden geliyorsa doğru yoldayım demektir' diye düşündü, daha bir azametle yürüyüşünü sürdürdü. Kalabalık, başı dik, göğsü ileride yürüyen önderine baktı, 'Kararlı bir biçimde yürüdüğüne göre doğru yoldadır, tereddüt etseydi böyle yürüyemezdi' diye düşündü, tam bir teslimiyetle onu izlemeye devam etti. Böylece birbirlerine güvendiler, uyarılara kulak tıkadılar ve yanlış yolda ilerlemeyi sürdürdüler.
Kaynağını bilemediğimiz, adını koyamadığımız acılarımızın sebebi günahların açtığı ruhi, manevi, deruni yaralarımızdır.
Muhatabına değer verebilirsin ama üstüne düşmemelisin. Taşıyamaz, nazlanır, seni kendisine müptela sanır.
Gençken idealistti, sonra pragmatist, sonra oportünist, en sonunda mevta oldu.
'Kuvvet haktadır' diye yola çıkmışlardı, zamanla güçlerine, servetlerine, sayılarına güvenip 'Hak kuvvettedir' ilkesine uygun davranmaya başladılar. İşte ne olduysa ondan sonra oldu.
Tutkular büyüdükçe dünya küçülüyor.
Mertçe fikrini söyleyenden korkma. İkiyüzlü, sinsi, bir öyle bir böyle konuşan bukalemun karakterlilerden kork.
Kimi insanlar kendilerini taşıtmaya alışmışlardır. Taşırsın, taşırsın, taşırsın, yere bıraktın mı senden kötüsü olmaz.
İlimle amel, kuramla eylem yan yana olmalı, tıpkı bir kuşun iki kanadı gibi.
Roller mezara kadar... Kabir kapısında sahne ışıkları söner, günahların ve sevaplarınla yapayalnız kalırsın.
İnsanlar eleştirilmekten hoşlanmazlar. 'Hadi beni eleştir' derlerse inanma. 'Beni öv' demek istiyorlardır.
Görüntünü sevmiyor, aynaları yeniliyorsun. Nafile! Nasıl görünmek istiyorsan öyle olmalısın.
Hayatı hakkını vererek yaşamak da bir sanat. Küçük şeylerden mutluluk üretmek bu sanatın meyvelerinden.
Yeryüzünde şimdi biz varız, yüz yıl sonra başkaları olacak.
Eyleme dönüşmeyen düşüncelerin, kararların insanı nasıl da zehirlediğini yaşayarak öğrendim.
Muhataplarının sana ne cevap vereceklerini, senin hakkında ne düşüneceklerini o kadar çok hayal ediyorsun ki söylemek istediklerini söylemeye, yapmak istediklerini yapmaya gücün kalmıyor.
Tevekkül budur dediler, yapmam gerekenleri yapıyor ve sabırla bekliyorum.
Ruhun zamanı geniştir, olanları hatırlayarak maziyi, olacakları hayal ederek istikbali yaşayabilir.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: 'Ameli bozulan her toplum mabedini süslemeye yönelmiştir.'
Temel, otomobiliyle yolculuk ediyormuş. Her nasılsa ters yola girmiş. Radyoda çalan müziğe eşlik ederek basıyormuş gaza. Radyo bir ara müzik yayınını kesmiş, anonsa başlamış: 'Sayın sürücüler! Bir otomobil ters yola girmiş hızla ilerlemektedir. Lütfen dikkatli olun!' Temel, yola bakmış, karşıdan gelen bir sürü araba görmüş. Kendi kendine 'Ne bir tanesi gardaşım, hepsi ters gidiyor, hepsi!' demiş... Bu fıkrayı ne zaman düşünsem bir tip canlanır gözümün önünde. Hayat yürüyüşünde yanlış yola giren, tüm uyarılara karşın hatasını görmek istemeyen, kabul etmeyen, kendini hak, herkesi batıl sanan, kendisi gibi düşünmeyenleri sapkınlıkla suçlayan bir tip.
Hatalı hükümler, dünya-ahiret denkleminde sadece dünyayı görüp ahireti düşünmemekten doğuyor.
Bir matruşka gibisin. Yaşın kadar sen varsın içinde. Sen kendinin toplamından ibaretsin.
Hayatın boyunca iki melek omzunda olacak. Ruhunu bir melek alacak. Kabrinde iki melek tarafından sorguya çekileceksin. Dirilip kalkınca seni mahşer meydanına iki melek götürecek. Sözün kısası, hep meleklerle berabersin. İyisi mi onları sevmene bak!
'İslam' sadece Allah'a 'teslim' olmaktır. İnsana mutlak teslimiyette 'şirk' kokusu vardır.
Yetişkinler, daha yaşlı oldukları için kendilerini daha zeki zannediyorlar.
Hayat sınavının ne tekrarı var ne de bütünlemesi.
Hayat yolunda ilerlerken, arada bir durup yürüdüğü yola, yürüyeceği yola, yol arkadaşlarına bakan yolcu gibi ol.
Ne bilim ne de teknik insanın 'Hayatın anlamı nedir? Niçin yaşamalıyım?' gibi sorularına tatmin edici bir cevap veremez.
Erkeklere benzemeye çalışan kız asla onlar gibi olamaz, iki arada bir derede kalır.
İlahi tesirlerden azade bilim, güçlüler elinde, güçsüzleri ezmek için kullanılan bir araca dönüşüyor.
Usta kalemler 'sade' yazarlar ama 'basit' yazmazlar.
Bir toplumu geri bırakan nedenlerden biri de şu: Ezberle ve tekrarla! İlerleme için şunu demek lazım: Sorgula, araştır ve keşfet!
Tevazu perdesi arkasında saklanan kibirden daha tehlikelisi yoktur!
Günler, aylar, yıllar hep vardı, kıyamete dek hep var olacak. Geçip giden zaman değil, sensin!
Ayna kirliyse ona yansıyan her nesne kirli ve çirkin görünür. Ruhlar da birer ayna.
Komşunun evi yanarken 'Nemelazım' dersen o yangın bir gün senin evine de sıçrar!
'Kitap'tan daha önemli bir şey olsaydı Allah insanlara onu indirirdi.
Allah tanınmazsa kâinat bir hiçtir, başında bir olmayan milyarlarca sıfırın hiç olması gibi.
Kışın ölen canlıları baharda yeniden yaratan kudret, kabirlerde yatan ölüleri de bir gün diriltir elbet!
Kendine âşık insanları bekleyen bir tek son vardır: Mutlak bir yalnızlık!
Ya iman ya küfür, ortası yok. İnsan da ya mümin ya kâfir, arası yok.
Unutma, hatasız arkadaş arayan yalnız kalır!
Aşk bencildir, karşılık bekler, ağlar ve ister. Şefkat fedakârdır, verir ama karşılık beklemez.
Masa başına 'Sayfalar dolusu saçmalayacağım. Saçmalamaya da hakkım var' diyerek otur.
Yok, kalbine mukabil bir kalp bulamayan huzura kavuşamıyor.
İnsanın yapıp ettikleri daima umutlarının, hayallerinin, beklentilerinin beri tarafında kalmaya mahkûm.
Muhatabımızı tanımak için çaba harcamak yerine kendimiz tanımlamayı tercih ediyoruz. Ah kolaycılık!
Dedi ki: 'Unutma beni.' Dedim ki: 'Unutturma kendini.'
İhlassız amel başında bir olmayan sıfıra benzer. Bir sürü 'sıfır'ın var ama başında 'bir'in yoksa iflastasın!
Hafızanı abur cubur bilgilerle doldurursan bilgi obezi olursun.
Hastalıklar, mikropların gücünden ziyade bünyenin zaafından kaynaklanır.
Dünyanın rahminde yaşayan bir bebek gibisin. Ecelin gelince ölüm yoluyla ebedi hayata adım atacaksın.
İnsani konularda siyaset üstü olmak zorundayız. Hatayı kim yaparsa yapsın hata diyebilmeliyiz.
İnsanın bir zaafı da şu: Meziyeti, başarıyı kendine alır, hatayı, kabahati başkasına yükler. Notu dokuz olan öğrencinin 'Dokuz aldım' demesi, notu iki olan öğrencinin 'Hoca iki vermiş' demesi tipik bir örnek.
Kader âdildir, hakiki sebeplere göre hüküm verir, hak yerini bulur. Masum ecrini alır, mücrim cezasını çeker.
Her yazı ideale doğru atılan mütevazı bir adım. İdeal, hayal edilen fakat ulaşılamayan.
Sen benim gibi düşünmeyebilirsin, ben de senin gibi düşünmeyebilirim, fakat birlikte düşünebiliriz.
Bir olayla karşılaşınca kendi kendime hep şunu sorarım: Ben ne yapabilirim?
Kâfirler kendilerine bir ahiret ihdas ettiler. Yaptıkları sayesinde insanların belleklerinde yaşayacaklarını vehmediyorlar.
Hâkimler hâkimini tanımak, her an onun huzurunda olduğunu bilmek, onun adına yaşamak özgür kılar insanı, kula kulluk etmekten kurtarır.
Dil ile düşünce arasında tenasüp vardır. Kelimelerin kadar düşünebilir, anlayabilir, anlatabilirsin.
Sen de bazı gecelerde dışarıya çıkıyor, karanlıklara sarınıp hayran gözlerle gökyüzüne bakıyorsan, kâinattan gelen sesleri dinleyip var olan her şeyin bir işaret olduğunu seziyorsan, deruni âlemimdeki dalgalanmaları hissedebilirsin.
Başkasının gözüne girmenin ne önemi var, sen kendi gözünden düşme, yeter.
Parmak kadar bir fare bir kazan sütü berbat eder. İhlas, saf süt... Riya, süte düşen fare...
Yürekten söylenen samimi sözler hayat ukdesi taşıyan tohumlara benzer, ruhlarda yeşerir, çiçek açar, meyve verirler.
Utanmazlar 'aşk'ın cılkını çıkardılar, başka bir kelime bulmak lazım!
Hakiki sanatkâr eserleriyle konuşur.
'Yazar olmak istiyorum, ne tavsiye edersin?' dedi. 'Halk Edebiyatı eserlerinden beslen, bol bol türkü dinle' dedim.
Kıskanan kişi kendine azap etmektedir. Hasmına gelen her nimet onun azabını artırır.
Sevgi duygudur, aşk tutku. Sevgi rüzgârdır, uzun eser. Aşk fırtınadır, kısa sürer, çoğu zaman kırar döker.
Keşke söz, göz ve öz aynı olsa!
Her düşünceye saygı duyulmaz, fakat barış içinde yaşamanın hatırı için tahammül edilebilir.
Hayalini bile kendi keyfine bırakma!
Gayenin meşru olması yetmez, vasıtanın da meşru olması gerekir.
Haris insan tatminsiz olur, bu yüzden de mutsuz.
Bir insanın karakterini anlamak istiyorsan, işte sana şaşmaz bir ölçü: Söz verince sözünde duruyor mu?
Kullukta emeklilik yoktur!
Yapman gerekeni yap sadece, sonra da bekle.
Kitabı kim yazmış? Kitap hangi yayınevinde yayımlanmış? Gereken titizlik gösterilmiş mi? Dikkat et!
Dünya denilen gurbet diyarına 'olmak' ve 'ölmek' üzere gönderildik.
Hadiselerin dış yüzüne takılıp kalan kişi gerçeği göremez, ümidini yitirir. Bize perdeyi delip geçecek imani bir bakış gerek.
Kitaplarım asla cinsiyet ayrımı yapmıyor. Erkekler de okuyor, kızlar da.
Allah dişleri ve dudakları iki set yapmış, diline geleni söylemeyesin, sözü iki kez süzüp söyleyesin diye.
Birini sevdi mi onun sevdiklerini de seviyor insan. 'Bir göz hatırı için çok gözler sevilir' diyen bilge haklı.
İlim önemlidir, kuşkusuz. Fakat ilimden daha önemlisi, ahlak!
Kişi en büyük dahi de olsa tek başına başarılı olamaz. Müspet hedeflere ulaşmak istiyorsa bir ekibe dahil olmalı.
Yüklenirken seçici davran. Kendini sık sık gözden geçir, omzunda lüzumsuz yükler var mı diye bak, varsa atmaktan çekinme.
Haramlar helallere oranla devede kulak kadar, fakat sürekli kulaktan söz edersen dinleyenler deveyi kulak zannederler.
Kullukta ne tatil var ne de emeklilik!
Bazen güzel en güzelden daha güzeldir. En güzel için güzeli kenara atma!
Unutma, sessizlik çok şey söyler!
Gölgede duranın gölgesi olmaz.
Kimi insanlar, kendilerini kitaba uydurmak yerine, tutkuları yüzünden kitabı kendilerine uydururlar. Fitne, fesat bundan çıkıyor.
Bir gece kendi kendime sordum: Bana verilen en büyük nimet nedir? Dedim: Rabbim, Sensin!
Bu zamanda nicelik hâkim, nitelik mahkûm. Maalesef!
İnsana saygılı, sınırlarını zorlayacak kadar özgür, kendisi olabildiği için özgün, birey olmanın bedelini göze alabilecek kadar cesur insanları özlüyorum.
'Dostum yok' diye sızlanıyorsun. Peki, sen birinin dostu olabildin mi?
El hubbu lillah... Muhabbet Allah için... Bir düşün bakalım kimi, ne adına seviyorsun!
Hep haramlar anlatıldı. Helallere bir türlü sıra gelmedi. Kimi insanlar, hayatımız elimizden alınacak diye kaygılanıp dinden uzak durdular.
Birini sevdi mi onun sevdiklerini de seviyor insan. 'Bir göz hatırı için çok gözler sevilir' diyen bilge haklı.
Kasma kendini, her iş olacağına varır, insanın yapabilecekleri sınırlıdır.
İdam sehpan pek süslü, ne mutlu sana!
Edepten mahrum olanın edebiyatından kimseye hayır gelmez.
Dünyaya tutunan gölgeye tutunur.
'Edep'ten mahrum olanın 'edeb'iyatından kimseye hayır gelmez.
Her insan bir kitap ve okunmayı bekliyor!
Hiçbir günah Rabbinin rahmetinden daha büyük olamaz!
Saf bir adama sormuşlar: 'Nasıl dua ediyorsun?' Demiş: 'Allahım! Sen ağama ver, o bana verir' diyorum.
Yazarak düşün, düşünerek yaz.
Umuma aykırı laflar ederek ün kazanmak isteyen densizler her zamanda bulunmuş, şimdi de var.
Hem ilim sahibi olup hem de dünyası için dinini feda eden kimselerden zehirli yılandan kaçar gibi kaçmak lazım.
Kimsenin anlamayacağı bir dilde konuşmak, yazmak, hatta ağlamak istiyorum.
Yıllar sonra meyve vermeye başlayan bir ağaç gibidir sanat.
İblis hiçbir şey yaratamaz. Kalbe günah tohumu eker. Reklamını yapar. Hayal suret giydirir. Nefis heyecanlanır. İrade ikilemde kalır.
İnsanda şehvet, gazap ve akıl motive edici, harekete geçirici üç temel yetidir. Kişi yaşlanınca birinci yeti azalır. İkinci ve üçüncü yetiler birincinin işlevini de yüklenip artar. Kabir kapısına gelmiş kişilerdeki iktidar hırsına şaşmamak lazım!
Yüz yıl önce yerlerimizde başka insanlar vardı, yüz yıl sonra yine başka insanlar olacak.
Kendimi sana karşı sorumlu hissediyorum, çünkü bana güvendin.
Kendimi sana karşı sorumlu hissediyorum, çünkü sen bana güvendin.
Daralıyor, bunalıyor, sıkılıyor... Neden? Her şeyi var ama 'bir' şeyi yok da ondan.
İnsan kalbinde taşıyor, cennetini de, cehennemini de. Her ikisi de tercihlerimizin meyvesi.
Karmaşa bunalım sebebidir. Fazlalıklar yüktür. Huzur bulmak istiyorsan hayatını sadeleştir. Zorunlu olmayanı ele gitsin!
Bir duvarla konuşmak fanatikle konuşmaktan daha akıllıcadır. Fanatik düşünmez, kendisine ezberletileni sürekli tekrar eder.
Sen kalbini marifet nurlarıyla doldurmazsan şeytan vesvese karanlıklarıyla doldurur.
Haset marazından kurtulmak istiyorsan, hasmına gelen nimetin sonunu düşün!
Sana bir çocuk gözü gerek, her şeye hayretle bakacak. Bir zamanlar çocuktun, görürdün. Büyüdün, kör oldun.
Bir sözü, metni yazarının ismini belirterek yayımlarsan 'alıntı' yapmış olursun, belirtmez de kendi sözün gibi yayımlarsan 'çalıntı' yapmış, hırsızlık etmiş olursun.
Hızlı yürümek mi istiyorsan? Uzakta mı hedefin? Yükün hafif olmalı!
Müslümanlar ihtilafın zararlarını, ittifakın, ittihadın, bir olmanın önemini anlarlarsa dünya cehenneminde yanmaktan kurtulurlar.
Hiçbir sanal iletişim göze bakıp kalbe hitap etmenin yerini tutamaz.
Emeller uzun, ömür kısa. Beklentiler büyük, dünya küçük. Arzular geniş, yeryüzü dar... Belli ki insan yalnız bu dünya için yaratılmamış.
Kendileri gibi düşünmeni istiyorlar. Bazen bu da yetmiyor. Kendileri gibi hissetmeni de istiyorlar.
Kendini bir, etrafındakileri sıfır görenler, her söylediklerine, her yaptıklarına 'Evet efendim' diyenleri severler.
Huzuru yakınlarda arıyorum artık. Sessiz bir mekân, güzel bir kitap, bir demlik çay...
Kadın için erkek: Kale. Erkek için kadın: Yuva.
Kendi görüşünü benimsemiyor, paylaşmıyor diye birini dışlamak, hasım bilmek ham ruhlara özgü bir hastalık.
Dünyada kesintisiz mutluluk ummak için tam bir aptal olmak lazım.
Kendi aklını kullanan akıllı, başkalarının aklından da yararlanan daha akıllıdır.
Şaşarım, hayatın anlamını aramadan, ölümle yüzleşmeden yaşayanlara!
İslam, tıpkı gökyüzü gibi her şeyin üstündedir ve 'Benim' diyen herkesindir. Kimse onu kendine tahsis edip başkasını dışarıda bırakma hakkına sahip değildir.
Kalbim, Seninle yanan, Sensiz kalınca sönen bir mum. Beni sensiz bırakma Allahım!
Hükmüm altına girmekte direnen bir hayatın hakiki sahibi nasıl ben olabilirim!
Bütün yollar kabre çıkar ve kabirler ebedi âlemlere açılan kapılardır.
Mikrobik hastalıklar, mikropların gücünden ziyade bünyenin zaafından kaynaklanır.
Zaman zaman yazamama sancısı çekiyorsan gerçek anlamda yazar olma yolundasın demektir.
Öbür dünyanın imarı için bu dünyanın harabı gerekmez.
Kitap alırken seçici olmak gerekiyor. Piyasada bir sürü kitap var. Elimizde ölçüler olmalı. Kitabın yazarı, yayınevi, dili, üslubu, konusu vesaire önemli. Birilerinin medyada dayatmasıyla değil kendi tercihlerimizle, bize uyanı bulup almak lazım.
Bir olana inanmak, onu sevmek, onun adına yaşamak, her işte onun rızasını gözetmek sıfırın önüne bir koymaktır.
Bu milletin, koyun gibi güdülmek istemeyen, kendi aklıyla düşünen, kendi iradesiyle karar veren gerçek bireylere ihtiyacı var.
İnsan bir şeyden korkusu anında çığlık atarken sesinin tonunu, şiddetini, rengini hesap edemez. İşte, sanat eseri de böyle olmalı.
Tüm samimiyetinle cevap ver: Düşen bir uçakta, batan bir gemide olsan kime yalvarırdın?
İnsan doğulmaz, insan olunur. Dünyaya boş bir defter gibi geliyorsun. Tercihlerin ve yapıp ettiklerinle kendini inşa ediyorsun. Defter zamanla kitaplaşıyor. İyi ya da kötü bir kitap olmak senin elinde.
Kimi yazarlar ise ince ince, sürekli yağan yağmurlara benzerler. Derinlere işler, kalıcı etkiler bırakırlar.
Biz kader senaryosunu bilmiyoruz. İrademiz var, en uygun olanı seçmek ve yapmakla mükellefiz.
Kelimelere farklı anlamlar yükleyen iki insanın birbirini anlamasına imkân yok.
Kaydedilmeyen düşünceler bulutlar gibi geçer giderler. Her zaman, her yerde aklına gelenleri not et.
Bana kâfirin küfrünü, zalimin zulmünü anlatıp durma, sen neler yapıyorsun onu söyle.
Dünya kısa sürede sesinin yankısını işitmek isteyenlerle dolu. Herkes bağırıyor. Fakat bu gürültühanede kim duyar, kim dinler!
İnsanlar kendileri hakkında konuşulmasından hoşlanırlar. Fakat eksiler artıları götürdükten sonra geriye mutlaka artı kalması şartıyla!
Meşhursan kusurlarında bile meziyet aranır, meşhur değilsen meziyetlerin bile kuşkuyla karşılanır. İkisi de boş!
Her varlık bir ayet, okumak isteyen için.
Habil mi kudretliydi, Kabil mi? Zahiren Kabil kudretli görünür, fakat aslında nefsani tutkularına hükmedebilen Habil daha kudretlidir.
Devamlı arkana bakarsan hızlı yürüyemezsin.
Dün gitti. Yarın gelmedi. Gün bu gün, dem bu dem!
Cihad yalnız silahla olmaz, ilimle, fikirle, malla da olur, boykot ederek zalimin malını almamak da bir nevi cihaddır.
Bir varmış bir yokmuş olmadan evvel uyan!
İnsanlar kendilerine önem verir ve önem verilmesini isterler. Dinle onları. Tanı...
Yeniden deneyeceksin, olmazsa bir daha... 'Yapamam' dedin mi artık yapamazsın.
Sanat güzellik üretmektir. Fakat yetenek yitmiyor. Gayret lazım.
Namaz, oruc, hac... Ne güzel! Fakat bunlar seni ilgilendiriyor. Beni ilgilendiren şudur: Dürüst müsün?
Hakkı, hakikati etkili bir dille anlatma gayesi gütmeyen edebiyat, yaldızlı sözlerden ibaret koca bir laf yığınıdır.
Seccade tahtım, secde saltanatım ve kulluğum sultanlığımdır!
Söylediğin her söz aleyhine delil olarak kullanılabilir. 'Mahkeme-i Kübra'da hesabını veremeyeceğin sözü ne söyle ne de yaz.
Sana gitme diyorum. Gitme ne olur! Gideceksen, anılarımızı da götür.
İlahi kitabını sadece ölülerine okuyan bir toplum ölüme mahkûm!
Kabiller arasında Habil olmak zor, biliyorum. Üstelik peşin bir 'getirisi' de yok. Varsın öyle olsun!
Her şeyi iyi yapamazsın, hiç olmazsa bir şeyi iyi yapmayı öğren.
Kitabı kim yazmış? Kitap hangi yayınevinde yayımlanmış? Gereken titizlik gösterilmiş mi? Dikkat et!
İraden var, seçebilirsin, rüzgârın önünde kuru bir yaprak değilsin ki.
'Yazar olabilir miyim?' sorusunun cevabını senden başka kimse veremez. Bunu zamanla kendin göreceksin.
Her fanide bakiye giden bir yol var, yürümek isteyene.
Bütün kuvvetimizi hakta ve ihlâsta bildiğimiz, bunu hâlimize yansıttığımız gün, hakkın sonsuz kuvvetini arkamıza alacağız.
Niteliksiz üç kitap okumaktansa nitelikli bir kitabı üç kez okumak daha iyidir.
İnsanların mazisini, hatalarını, zaaflarını, mahrem hâllerini bilmek tehlikelidir. Zamanla bilinen kişiyi bilene düşman edebilir.
Bu sene son senen, bu ay son ayın, bugün son günün olabilir!
Piyasaya haddinden fazla kitap sürülüyor. Ekseriyeti niteliksiz, olmasa da olur cinsinden. Maalesef!
Baskı yapar, kendi düşüncelerini dayatırsan, beni eritir, tüketir, yok edersin. Bunu göremiyor musun?
İblis manevi makam sahibiydi. Emre uymadı, makamından sukut etti, yere indirildi, şeytan oldu. Hep kibri yüzünden!
Nitelik ne kadar alçalırsa nicelik o kadar yükselir.
Demokrasi elbette kusursuz bir düzen değil, fakat mevcut yönetim biçimlerinin en az kötü olanı.
Deneyimlerin sonucunda şuna inandım: Kurtulmak istemeyen, kurtarılamaz. Kararlı olmayana yardım edilemez.
Kalbiyle yazan kalbe yazar.
Kanatlanmaksa emelin, bir yanına duyguyu tak, öbür yanına düşünceyi. Fakat uçmak için kanat yetmez, çırpınışın da olmalı!
Edebiyatı bir kısım ince duyguların tasvirinden ibaret sanmak tuzu kuru saray ediplerine özgü bir sapmadır.
Dolaylı üslubu, ikircikli, sinsi, bulanık dili sevmem, ne söyleyeceksem mertçe, dobra dobra söylerim.
Gözlem yapmalısın... İnsanları dinlemelisin... Okumalısın... Hem kitapları hem de hayatı.
Allah dişleri ve dudakları iki set yapmış, diline geleni söylemeyesin, sözü iki kez süzesin diye.
Kimi yazarlar yaz yağmuru gibidir, birden boşanır, toprağın yüzünü ıslatır, sonra ebediyen kesilirler.
Eseri yerine kendini sergileyen yazar belki daha erken tanınır ama o nispette de çabuk unutulur.
Ey ahmak nefsim, mutlaka elinden alınacak olana niye bel bağlıyorsun?
Bugün senin için en yakın arkadaşını satan, yarın da başkası için seni satar.
Her şeyin sahibine kul olan her şeye kulluk etmekten kurtulur.
Sanatkâr, hayatı süzdükten, izlenimlerini nefsine mal ettikten sonra kendine özgü üslubuyla eser ibda eden kişidir.
Allah iki kulak, bir dil vermiş, iki dinleyesin, bir konuşasın diye.
Sanatkâr, karmaşadan nizam çıkarır.
Her felsefe sisteminde az ya da çok ütopya var gibi geliyor bana. Yeryüzünde bir cennet hayali.
Yazar bilgi, sezgi, algı ve kurgu hassaları bakımından ne kadar özgünse, eseri de o kadar özgün olur.
Sanal sevgililerse bir duman misali savrulup gidiyor. Ne kalıyor geriye? Hüzün, hasret, esef, nedamet...
Hep kendimi takip ediyorum belki bir gün yakalarım diye.
Helal alanı keyfe kâfidir. Harama girmeden de güzel, tatlı, mutlu bir hayat yaşamak mümkün.
Müfsitler bir adamı enesinden yakalıyor, on yıllar boyunca işliyor, fesat aleti yapıyorlar. Ne büyük bir sabır!
Zekâ yaşta değil, baştadır. On beş yaşında bir genç elli beş yaşında biri kadar zeki olabilir.
İnsan nefis taşıyor. Nefis ise her vakit şeytanı dinler. İnsanla ilişkin bir teslimiyet ilişkisi değil bir akit ilişkisi olmalı.
Hayatın revnaklı, meyvelerin tatlı olsun istiyorsan zaman zaman kendini bir ağacı budar gibi budamaktan çekinme.
Mâşukta fani olan âşık kendini unutur, artık 'Ben' demez. Dilinden dökülen tek hecedir: 'Sen!'
Nice bakışlar vardır ki, maksadı sözden daha güzel anlatır.
Hayattan derlenen malzemeler, yazarın zihin potasında ezildikten, sanat imbiklerinde süzüldükten, üslup kabında demlendikten sonra eser hâline gelir.
Şeytan aldatıyor. İnsana hiç ölmeyecekmiş vehmini telkin ediyor. İnsan da böylece hevasının, hevesinin peşinden koşuyor.
Kendimi yıkıp yeniden inşa etmekle meşgulüm. Her sene yaparım bunu. Zor oluyor, acıtıyor. Fakat sonu iyi oluyor.
Düşün ki, aldığın her nefes bir nimet. Gökyüzü, yıldızlar, ay, güneş ve daha niceleri.
Yusuf aleyhisselamın şu duası ne kadar da güzel! 'Ey göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı! Dünyada da, ahirette de benim dostum sensin! Canımı müslim olarak al ve beni salihler arasına kat!'
Herkesi memnun edemezsin. Ne hissediyor, ne düşünüyorsan onu söyle. Kendinle çelişip durma.
Kibir abidelerinin şişkin ego balonlarını patlatmaya ve riyakârların gerçek yüzünü göstermeye ahdettim.
Medya dünyasını ve sanal âlemi tetkikten sonra içinde yaşadığımız çağa bir ad da ben verdim: Gevezelik Çağı.
Benim gibi olmanı istemem, kendin gibi olmalısın.
Kuklayı bırak, kuklacıya bak!
Sen beni sevmiyorsun ki. Sen bendeki menfaatini seviyorsun. Böyle sevgi olmaz olsun!
Dengesiz biçimde sürekli haramları anlatılan bir din, dünyayı önceleyen günümüz insanını korkutur.
Bir derdi, davası, yürek sızısı olmayan, sadece ün ve para için yazan yazarlar da var. Sadece 'edebiyat yapıyorlar'!
Bu sene son senen, bu ay son ayın, bugün son günün olabilir!
Engeller aşılmak içindir!
İçimde büyüyen ölüm ağacı beni düşündürüyor, hassasiyetimi artırıyor, eşyanın hakikatini sezmeme yardım ediyor.
Yetenek emanettir, hakkını vermezsen hesabını verirsin.
Sen 'Rabbim!' dedin mi Rabbin de manen, 'Söyle ey kulum!' der. Buna inan ve güven.
İnsanı uçuruma sürükleyen huylardan biri de yapıp ettiklerine güvenmesi, kendini garantide görmesidir.
Derin düşüncelere dalmayan biri için az kelime bilmek önemsiz bir ayrıntı.
İyi bir eser akıldan ziyade kalbi etkiler. Kaleminden süzülenler kalbinden çıkmalı.
Bedeni etkileyen hava, su, ekmek, gıda, yemiş, çerez, uyuşturucu, ilaç, zehir gibi kitapların da ruha etikisi var.
Kız için, erkeklere benzemek değil de onları anlamak, bunun için de dinlemek daha önemli.
Nice defineler saklı ruhunun derin dehlizlerinde, keşfedilmeyi bekleyen. Bir bilsen!
Kolay kazanılan başarının ömrü kısa olur.
Birileri 'İlle kan!' diye kükrerken 'İlle mürekkep!' demeye yemin ettim.
'Beni anlamıyor' diyorsun. Belki öyledir. Fakat kim bilir, belki de sen kendini anlatamıyorsundur.
'Ne yapıyorsun?' dedi. 'Şeytan taşlıyorum' dedim. 'Hani taşların?' dedi. 'Taşlarım, kelimeler' dedim.
Büyük sonuçlar büyük sıkıntıların çocuğudur. İnsan kan kusarak doğar dünyaya.
Kendini güncelle!
Dünya da gül gibi dikenlidir, sımsıkı sarılırsan canın yanar.
Edebi eser, bazen sevenden sevilene sunulmuş bir gül, bazen de mazlumdan zalime atılmış bir gülledir.
Bir dini dışarıdan yıkamıyorsan bir muhteris vasıtasıyla içini boşaltır, başka şekle dönüştürürsün. Bakınız: İsevilik ve San Paul.
Susmanın fazilet, dinlemenin sanat, düşünmenin meziyet olduğunu bilene ne mutlu!
Pek çok şeyi öğreten okullarımızın on parmakla klavye kullanmayı öğretmemeleri büyük eksiklik.
Mazinin küllerini karıştırıp 'Keşke!' demeyi bırak. Geçmişe ibretle, geleceğe ümitle bak.
'Seni seviyorum. Sen beni sevmesen de seviyorum. Madem bensiz daha mutlusun, var git mutlu ol' demek zor.
Ruhunu nelerle beslediğine dikkat et!
Yirminci asrın ilk yarısı karanlık, ikinci yarısı alacakaranlıktı, yirmi birinci yüzyıl nur asrı olacak, inşallah!
İnsanız. Güzel olanı seviyoruz. Sevdiğimiz baki olsun istiyoruz. Fakat ne mümkün! Leylalarımızın yüzüne 'fani' mührü vurulmuş.
Suyu ayrılıktır sevgi çiçeklerinin, gıdası özlemdir ve toprağı, gönül!
İnsanlar türlü türlüdür. Kimi nurdur, aydınlatır. Kimi havadır, ferahlatır. Kimi sudur, serinletir. Kimi ekmektir, zorunludur. Kimi ilaçtır, arada bir lazım olur. Kimi mikroptur, bulaştırır. Kimi zehirdir, öldürür!
'Ne iş yaparsın?' diye sordu. 'Yazarım. Gençler için kitap yazıyorum' dedim. 'Kitapta ne yazıyorsun?' dedi. Ne desem? Baktım laf uzayacak, 'En son hangi kitabı okudun?' dedim. Sustu... Düşündü... Neden sonra 'Yaz, yaz. İyidir. Gençler okusun' dedi.
Bilirsin, istemekle yapmak arasında upuzun bir mesafe vardır. İnsan bir ömür bu berzahta çırpınır durur. Zihin tarihi alınan ama uygulanamayan kararlarla doludur.
Ben sana nasıl yapılacağını soruyorum, sen bana neden yapılamayacağını anlatıyorsun!
Kendi kendime sordum: Bana verilen en büyük nimet nedir? Dedim: Rabbim! En büyük nimet bendeki Sensin!
Yapmak zor, yıkmak kolay. Yıkma işini en cahil, en ham insan bile yapabilir. Yapıcı olmak için ilim ve marifet gerek.
'İnsan' olamadan 'İslam' olanlardan illallah! Beden kötürümse elbise güzel olmuş kaç para!
Kabirde, mahşerde, hesapta bir arada, yan yana, beraber olmak istemeyeceğin kişiye gönül verme, bağlanma, uzak dur öylesinden!
Güncel bir konu hakkında kelam ederken 'Biz eskiden...' diye söze başlayan yazarları okumak, konuşmacıları dinlemek gelmiyor içimden.
Rabbim! Huzursuz ruhlara huzur, sevgisiz gönüllere sevgi, karanlıkta kalanlara nur, yolunu yitirenlere şuur, Sensizlere Seni ver...
Herkes seni unutacak, 'o' hariç.
Usta yazar, sıradan yazarların beş altı cümleyle anlatabildiklerini tek cümleyle anlatabilir. Sadece anlatmaz, hissettirir de.
Dedim: 'Ne istiyorsun?' Dedi: 'Bir insan tarafından hakikaten sevilmek istiyorum.'
Fiyatı ucuz diye yayınevi ve kitap tercihi yapmak büyük hata. Niteliksiz yayınevleri ucuza mal eder, ucuz satarlar, aldanma!
Boş konuşmak yerine muhatabını konuştur.
Hayâsızlar 'aşk'ın cılkını çıkardılar, başka bir kelime bulmak lazım.
İnsanın zaaflarından biri de yanındakileri kendine benzetme arzusudur. Bunun için kimi zorbalık eder, kimi tatlı dil kullanır.
Dedi: 'Bu şehirde garibim.' Dedim: 'Bu dünyada garibim.'
İblis düzeninin köklerini, gövdesini, dallarını, uzantılarını bilmeyen kişi olayların dış yüzüne takılır, büyük resmi göremez.
'İbadet' diyorum, 'Sonra' diyorsun. Ey nefsim! 'Yarın'la randevun mu var?
Hayatı bir kadavra olarak sürdürmek istemiyorsan ruhunu, inancını, duygularını, düşüncelerini yenile.
Her ağaç, her kuş, her insan, kısacası özel dünyanı süsleyen bütün varlıklar birer lütuf.
Her şey zıddını içinde taşır.
Sanal âlemde görseller sözün önüne geçiyor. Bunu zihnî bir gerileme olarak görüyorum.
Kadın erkeğe şunu demek ister: 'Beni anlamasan da olur, yeter ki dinle.'
Yeni tanıştıklarına özen gösterirken eski arkadaşlarını büsbütün ihmal ediyorsan sen vefasızsın!
Kendin seçiyor, kendin yapıyor, sonra kaderi suçluyorsun. Dürüst ol!
Dünya ayrılıklarla dolu... Ya sevdiklerimiz bizi bırakır giderler ya da biz onları bırakmak zorunda kalırız.
Sanal iletişim araçlarının hiçbiri göze bakıp kalbe hitap etmenin yerini tutamaz.
Hayat nehri ebediyet denizine akıyor.
Farklı olmak mı istiyorsun, öyleyse kendin ol!
Hüzün ateştir, yakar, pişirir, olgunlaştırır.
Biz kötülüğün parçası değiliz, ancak kötülük bizim bir parçamız.
Gâvur gâvurluğunu yapıyor ve yapacak, biz ne yapıyoruz ona bakalım.
Kitap, bazen sevenden sevilene sunulmuş bir gül, bazen de mazlumdan zalime atılmış bir gülledir.
'Kimsin, necisin, ne istiyorsun?' diye sormak yerine muhatabımızı kendimiz tanımlamayı tercih ediyoruz. Ah kolaycılık!
Bir şehri kokusuyla dolduran bir şişe gülyağı gibi başarılı bir edebi eser de binlerce insanın ruhuna kokusunu yayabilir.
Barışı korumak savaşmaktan daha zor.
Sevene düşen, sevilen kişinin aklına kapılar açmak, iradesini serbest bırakmak, hoşa gitmese de tercihine saygı duymaktır.
Hayat bir sınav. İnsan bazen nimetle, bazen musibetle sınanıyor. Başa gelen her olay bir sınav sorusu. Sonuçlar mahşerde açıklanacak.
Büyük insan büyüklük taslamaz. Küçük insanlardır kendilerini büyük göstermeye çalışanlar.
Ben sana 'Ünlü olamazsın' demedim, 'Sanatkâr olamazsın' dedim.
Evet, takdir-i ilahi var. Fakat bir de tedbir-i insani var. Rüzgârın önünde kuru bir yaprak değilsin ki!
Yetmiş yaşında gençler, on yedi yaşında ihtiyarlar gördüm.
Herkesin her şeyi yapması gerekmiyor. Başkasının kulvarına göz diken kendi kulvarını şaşırır.
Resim mi, söz mü? Elbette söz! Sanal âlemde görseller sözün önüne geçiyor. Bunu zihni bir gerileme olarak görüyorum.
Bir topluluk isminin önüne 'İslami' sıfatını koymakla İslam olmuyor. Zulmeden, canice davranan kim olursa olsun zalimdir, hayduttur.
Ben gerçeği söylemek için yazıyorum. Birilerinin hoşuna gider mi, gitmez mi diye düşünenden yazar da olmaz, adam da.
Muhakkak öleceğini bilip de ölümden sonrası için hazırlık yapmayandan daha ahmak kim var?
Bazı duyguları kelimelere dökme çabası rüzgârı elle yakalamaya benziyor.
Birilerine hoş görünmek için tavizler verirsen belki bir şeyler kazanırsın ama mukabilinde şahsiyetini kaybedersin.
Bir kalem, bir defter. İşte yanından hiç ayırmaman gereken iki nesne! Kalem, parmaklarından biri olmalı, defter de ikinci hafızan.
Aydınlık bir kaynaktan gelir, oysa karanlık kaynaksızdır.
Zor zamanlarımda 'arka'mda duramayan 'arka'daşım olamaz!
'Yapabilirim' diye yola çıkıyor, sonra 'Yapamıyorum' safhasından geçiyor, nihayet 'Yapamam' noktasında karar kılıyorsun. Yapma!
İnsanları Allah ile aldatanlara, riyakârlara, emanete hıyanet edenlere karşı hakkın, ihlasın, samimiyetin yanındayım.
Sinsi bir hırsızdır zaman, hayallerini sezdirmeden alır gider, bir de bakarsın elinde yalnız hatıraların kalmış.
Güzel görmek, güzel düşünmek, hayatından lezzet almak istiyorsan ruhunu arındır.
Her şeyi söylemek mümkün, bütün mesele üslubu ayarlamakta.
Sen kendine yaz. Dileyen ibret alsın. Arif olan anlar. Nadanın ibretten yana nasibi yoktur.
Bir sınav yeridir bu dünya, elbet iyi de olacak, kötü de. Hep iyilikler ve iyiler bulunsaydı imtihanın ne anlamı kalırdı!
Demokrasi bir nitelik rejimidir, kendi aklı, iradesi ve tercihiyle karar verebilen özgür, olgun, yetişkin bireylerle var olabilir.
Layık olmayana muhabbet etme, fakat ondan nefret de etme. Zira nefret de bir ilgi biçimidir. En iyisi, yok saymak.
Muhabbete layık olmayana muhabbet beslemek insana tarifsiz acılar verir.
Bir gece vakti aynaya bak ve sor: Ben kimim, ne biçim insanım, nasılım, ne hâldeyim, niçin yaşıyorum, nereye gidiyorum?
Paradoksa bakar mısın, iletişim ve ulaşım araçlarının artışı oranında insanın yalnızlığı da artıyor.
Bir gece vakti kaldır başını da yukarıya bak, yıldızlarla süslü gökyüzünü dünya sarayına tavan yapanı düşün!
Kanaat bitmez tükenmez bir hazine. Elindekiyle yetin, daha iyisi, güzeli için çaba harca, fakat hırs gösterme.
Dünya işi, ahiret işi diye bir tefrik yoktur. Allah namına yapılan her iş uhrevidir, onun namına olmayan her fiil dünyevidir.
Yaşın kadar sen varsın içinde. Bir matruşka gibidir insan. Bebeklikten itibaren her yaştaki sen kendinde birikiyorsun.
Ümit, ruhun muharrik gücüdür.
Nice susmalar vardır ki maksadı sözden daha güzel anlatır.
Bir insan ki, ne kimsenin efendisi ne de kimsenin kölesi. Issız tepede 'tek ağaç' kadar hür, fakat bir o kadar da yalnız.
Sanatçı olmak zor, biliyorum. Fakat daha zoru var: İnsan olmak!
Nefret ediyorsun demek, geceler boyu bununla meşgul oluyorsun. Yazık! Kendine acı. Hayat kısa, nefret ederek geçirilmeyecek kadar kısa.
İnancını yaşamana mani olan engeller bir bir ortadan kalkıyor. Fakat unutma, hâlâ nefis taşıyorsun ve şeytan iş başında!
Kitaplarım kendini genç hisseden herkese hitap ediyor, çünkü bunlar 'ebedi gençlik kitapları'.
Edebiyat da bir nevi 'amel'. Salih veya fasit olması sana bağlı. Her amel gibi onun da ruhu, ihlas.
Muhabbet nurdur, kalbi aydınlatır. Nefret zulmettir, ruhu karartır.
Bizim insanımız, tahsil de yapsa, makam sahibi de olsa 'Ya benimsin ya toprağın!' fanatizminden kurtulamıyor.
Yeni bir aşamaya geçiyorsun. İçinden yeni bir sen çıkıyor. Sancılar bundan.
'Tek adam' olma sevdasına kapılanlar meziyetleri, başarıları kendilerine, hataları, kusurları emrindekilere layık görürler.
Aşırı kötüleme kötüye taraftar kazandırır.
Mutluluk hemen yanı başında duruyor, fakat uzaklara baktığın için göremiyorsun.
Sen kendine emanetsin, ihanet etme!
Kalbine mukabil bir kalp bulamayan huzura kavuşamıyor.
Meyvelerin tatlı olsun istiyorsan zaman zaman kendini bir ağacı budar gibi budamaktan çekinme.
Kendi aleyhine de olsa doğruyu söyleyenlere müjdeler olsun!
Hayatta yardımlaşma kural, mücadele istisnadır. Hayvanlar âlemindeki mücadele dahi netice itibariyle hayata yardım içindir.
Ciddiye alınmamak abartıcının peşin cezasıdır.
Hakikat karşısında hayal, rüzgârın önündeki duman kadar âciz.
Allah kadirdir, her şeye gücü yeter, fakat aynı zamanda hakîmdir, sonucu sebeplere bağlamış.
Her işin bir ruhu, bir de bedeni var. Ruhu ihlas ve samimiyet, bedeni sebeplere teşebbüs. İkisi de tam olmalı.
Nice defineler saklı ruhunun derin dehlizlerinde, keşfedilmeyi bekleyen. Bir bilsen!
'Zamanın ruhu' diyor ki: 'Biz' diyen kazanır, 'ben' diyen kaybeder.
Mutluluk avcısı değilim artık, saadet peşinde koşmuyorum. Sadece yapmam gerekenleri yapıyor ve bekliyorum.
Daha fazla gererseniz aranızdaki ip kopar, ikiniz de kıç üstü düşersiniz.
'Önümde engeller var' diyordu ama bir yandan da biliyordu ki önündeki en büyük engel kendisidir.
Huzura durmayan huzur bulamaz!
Nice güzel fikir beceriksiz ellerde heder olmuştur. Nitelikli uygulayıcı yoksa bırak saklı kalsın.
Bilgi kibre sebep olabilir. Bir muhterisin elinde kandırma aracına dönüşebilir.
Dikkatle dinledikten sonra dedi ki: 'Ben ölümden korkmuyorum ki... Ben hayattan korkuyorum.'
Erkekler kadınlaştıkça kadınlar erkekleşiyor.
Rabbim! Kalbimi kin, adavet ve nefret yerine şefkat, muhabbet ve merhametle doldur!
Nitelikle nicelik ters orantılıdır, tıpkı seviyesi oranında taş sayısı artan ya da azalan piramit gibi.
Derin İngiliz içerideki işbirlikçileriyle beraber direniyor, oyun üstüne oyun kuruyor, çağdaş Lawrence iş başında!
Kimse girmesin diye kapıyı arkadan sürgülersen sen de içeride mahpus kalırsın.
Duyguları hakiki olmayan, öyleymiş gibi yapan bir yazar, ustaca bir dil de kullansa, mahirane bir kurgu da yapsa okurunu etkileyemez.
Dedi: 'Seni çok seviyorum.' Dedim: 'Hiç belli etmiyorsun!'
Riyakâr insan da yalancıdır, aldatır, fakat o, yalanı diliyle değil hâliyle, tavrıyla, tutumuyla, gerçeği gizleyerek söyler.
İnsanın en büyük zalimi kendisidir.
Kelimeleri tanı, sev. İsraf etme. Cümlede layık oldukları yerlere koy. Birbirine ısınamayanları yan yana getirme.
Dedim: 'Muhabbet fedaisi kimdir?' Dedi: 'Muhabbet uğruna nesi varsa feda eden.'
Her birimiz kendi zindanımızda mahpusuz. Bu duvarların bazılarını talih ördü, bazılarını kendimiz ördük.
İnsan önce bir şeye kalben taraftar olur, sonra onu rasyonalize eder, akla uydurur.
Hakikati aramak üzere demir asa demir çarık yola düşmüşsen, fakir dil en büyük engelin oluyor.
Dünya sahnesinde rolümüzü oynuyoruz. Her hareketimiz kaydediliyor. Sonunda sahne kapanacak, hesaplar görülecek.
Mümine yakışan, zalime karşı mazlumun yanında saf tutmaktır. Hakka taraftarlık, zulme muhalefet imanın icabıdır.
'Bir kitaptan çok söz ediliyorsa o kitap iyidir' algısı medya ile güdülen sürüye özgüdür. Birey ol, iradeni kullan!
Ey kalbim! Niçin bu kadar mahzunsun? Söyle bana, senin için ne yapayım?
Sen zamanı tüketmiyorsun, zaman seni tüketiyor. Yaşarken ölüyorsun.
Mazlumun diline, dinine, kavmine, cinsine, ülkesine bakılmaz. Mazlum her yerde mazlum, zalim her yerde zalimdir.
Yalnız, Allah ile olmayandır!
Başa gelen her olay bir sınav sorusu. Sonuçlar mahşerde açıklanacak.
Zamanla tutkular diniyor, duygular soluyor. Heyhat! Şu fani cihanda hiçbir şey kararında kalmıyor.
Akıl gerçeği bulmakta yegâne ölçü olsaydı tüm düşünürlerin aynı noktaya varması gerekirdi, oysa her biri ayrı telden çalıyor.
En iyiyi ararken iyiyi de yitirirsin. Daha iyiye, yazarak, her yazışta kendini bir adım daha geride bırakarak ulaşabilirsin ancak.
Yalnız kimdir? Kalbine mukabil bir kalp bulamayan.
Bilgin az olabilir ama düşünme meleken gelişmişse, bilgilerini kullanmayı biliyorsan, çok şey bilen ama bilgisini kullanmayı beceremeyen birine oranla daha iyi bir durumdasın demektir.
İnsanlardan veremeyecekleri şeyleri istersen seni terk eder, yüzünü görmek istemezler.
Hayallerini, umutlarını, beklentilerini yitiren kişi kaç yaşında olursa olsun ihtiyardır.
Yağmur dindi mi şemsiye kapatılabilir. Fakat bazen farkına varamıyor insan, hâlâ şemsiyeyle dolaşıyor.
Kızın fıtratında incelik, yumuşaklık, şefkat, sarıcı sevgi var. Fıtratına uygun davranırsa cazip olur, ilgi çeker.
Ömrümüzü savuruyoruz. Bir mirasyediden farkımız yok. Çalışıp kazanmadık ki kıymetini bilelim. Kendimizi önümüzde bulduk.
Mecnun olup çöle kaçmak mı zor yoksa Ferhat olup dağları delmek mi?
Kitaplar farklı zaman ve mekânlarda yaşamış bilgelerin mirasıdır. Birebir görüşüp konuşamayacağın düşünürlerin birikimini taşırlar sana.
Sevgi, zihinlerde bir düşünce olmaktan çıkıp günlük hayata, yere indi mi anlam kazanır. Sevgi, yaşanırsa var olur, hayat bulur.
Rabbimin 'vedud' yani 'seven' ve 'sevilen' olması ne güzel!
'Bu, haktır' diyene sözüm yok. 'Hak, budur' diyenden korkarım. 'Hak, ben'im' diyenden Allah korusun!
İnsan bu, kalbinde bir kuş çırpınıyor. Sevmek, sevilmek istiyor. Fakat ayrılık var ara yerde, özlemleriyle baş başa kalmak var.
Bir küçük ölümdür uyku, sabah olunca diriliyor, bir 'haşir' yaşıyorsun!
Bir insan hakkında 'Katiyen hata etmez. Hiç yanılmaz, hep isabet eder' diye düşünen, fikirlerini, yapıp ettiklerini Kitap ve Sünnet mizanıyla tartmak yerine o şahsın görüşleriyle tartan kişi 'insana teslim' olmuş demektir.
Yarını bekleme, bugün başla. Kader sırlarla dolu. İstikbal karanlık. Gelecek gelmeyebilir. Yarınlar olmayabilir.
'Geçecek' derler. 'Geçer' derler. 'Geçti' derler. Geçmez! Geçmiş hiçbir zaman geçmez!
Gençler hakkında konuşan pek çok, 'Gençler, siz ne düşünüyorsunuz?' diye soran pek yok.
Köle ruhlular efendilerini eleştirirler ama fırsat buldular mı efendileri gibi davranırlar.
'İbadet' diyorum, "sonra" diyorsun. Ey nefsim yarınla randevun mu var?
Canını değil, ömrünü veren ve inandıklarını yaşayandır bu zamanın kahramanı!
İnsan, maziyi kımıldatamaz, istikbale hükmedemez. Hayat şimdidir. Şimdi ise bir andan ibaret. Ne yapacaksan şimdi yap.
Her varlık sona akar. Gecede kaybolur gündüz. Yaz, kışa dökülür. İnsan, ölüme. Gecenin sonu nehar, kışın akıbeti bahar. Çizginin berisi dünya, ötesi başka diyar. Üjdeler olsun ölümde hayat var! güller, misal! güller ki, bir baharda yiter, bir baharda biter.
Farklı olmak mı istiyorsun, öyleyse kendin ol. Çünkü her insan özgündür, fakat pek az insan kendisi olmayı göze alabilir.
Bugün senindir, istediğini yapabilirsin ama... Yarına sahip değilsin!
Kıssadan maksat hissedir, hisseden maksat ibrettir... Elbet alana! zira nadanın nasibi yoktur ibretten yana.
Çalışmak, akmaktır. Durgun sular nasıl kokarsa, öyle kokar tembel ruhlar. Akmayan sular nasıl bozulur, tadını kaybeder, rengini yitirirse öyle olur işte gayretsiz ruhlar da. Tazelenmeyen sularda mikroplar ürer. Canın mikroplarıdır onlar, taciz ederler ins.
Birey istemiyorlar. Kendin fikir üretmemeli, onlar gibi düşünmelisin. Bazen bu da yetmiyor. Kendileri gibi 'hissetmeni' de istiyorlar.
Gözlemlerini etkili bir anlatım biçimiyle ortaya koyan, gördüğü yanlışlıkları pervasızca eleştirmekten çekinmeyen, yaşadıkları acılara sessizce katlanmaktan başka çıkar yolu olmayan milyonlarca insanın ortak sorunlarını dile getiren duyarlı bir vicdandır o.
Aynı köydeniz, üniversiteden ev arkadaşıyız, görüşmek isterim , baki selamlar
Kitabini okuyorum ve cok begendim