Bu sayfada İranlı şâir, filozof, matematikçi ve astronom Ömer Hayyam ait 73 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Ömer Hayyam kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Ömer Hayyam mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Ömer Hayyam hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Ömer Hayyam sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Ömer Hayyam, İranlı şâir, filozof, matematikçi ve astronom.
Hayyam, Nişabur doğumludur. Yaşadığı dönemin ünlü veziri Nizamülmülk ve Hasan Sabbah ile aynı medresede zamanın ünlü alimi Muvaffakeddin Abdüllatif ibn el Lübad'dan eğitim görmüş ve hayatı boyunca her ikisi ile de ilişkisini kesmemiştir. Bazı kaynaklar; Hasan Sabbah'ın Rey kentinden olduğu Nizamül-Mülk'ün de yaşça Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah'tan büyük olduğunu ve böylece aynı medresede eğitim görmediklerini belirtmektedir. Yine de Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamülmülk'ün ilişki içinde olduklarını inkar etmemektedir. (Kaynak: Semerkant Amin Maalouf'un bu kitabında Hasan Sabbah ve Nizamül-Mülk ile Ömer Hayyam'ın ilişkisini ve hikâyelerini kurgulamış olabileceği de düşünülmelidir. Hayyam'ın kenԁi ԁilinԁen yazılı böyle bir açıklaması yoktur.)
Aşağıdaki Ömer Hayyam sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Ömer Hayyam sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz; öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi.
Ölmemek elimizde değil ki bizim. İyi yaşamamak beni tek korkutan.
Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz; öğrenemedik bi türlü yan yana yürümeyi.
Bu dünyaya gelip gitmemizin kazancı nerede? Ömrümüzün umut ipliği ne oldu, nerede? Bu feleğin çemberinde nice temiz canlar yandı kül oldular, hani dumanları, nerede?
Gece, gül bahçesinde ararken seni, gülden gelen kokun sarhoş etti beni; seni anlatmaya başlayınca güle baktım kuşlar da dinliyor hikayemi.
Tanrı gülüşünle öfkeni almış senin, Birinden cennet yapmış, birinden cehennem. Sen cennetimsin benim, ben senin uslu kulun: Açılsın kapıları bana cennetimin!
Gelmek elde olsaydı ben elbette gelmezdim.
Gitmek elde olsaydı ben elbette gitmezdim.
En iyisi şu idi ben bu fesat dünyaya;
ne gelip ne bulunmak, ne de gitmek isterdim.
Epey şey öğrendim, diyordum kendi kendime,
Çok az şey kaldı, diyordum, anlamadığım.
Aklımı başıma alınca ne göreyim,
Ömrüm yel gibi esmiş gitmiş,
Hiçbir şey öğrenmeden kalakalmışım.
Sen sofusun, hep dinden dem vurursun, banada sapık, dinsiz der durursun. Peki ben ne görünüyorsam o'yum. Ya sen ne görünüyorsan o musun?
Geçmiş olan dünden hiç yad etme, yarın da gelmemişken feryad etme, düşünme geleceği de geçmişi de, şimdi şen ol da yaşamı berbad etme.
Her ağızda bir yemin artık, sakin ha inanmayınız. Biri bir şey mi söyledi; söz'e değil söyleyene bakınız..
Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben perde ardında sen ben dedikodusu var amma. Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben.
Kim demiş haram nedir bilmez hayyam ben haramla helalı karıştırmam seninle içilen şarap helaldir sensiz içilen su bile haram.
Vefasız dünya diye yakınıp durma; dünya elindeyken tadını çıkarsana! Herkese vefalı olsaydı dünya sıra mı gelirdi senin yaşamana?
Bilmem, tanrım, beni yaratırken neydi niyetin, bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin; bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.
Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi ! Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli, can gözünü açınca görüyor ki insan; en büyük düşmanıymış en çok güvendiği..yalan mı?
Tanrım niye eksi ayranı edersin helal de şarabi haram.
Ezel avcısı bir yem koydu oltasına bir canlı avladı adem dedi adına iyi kötü ne varsa yapan kendisiyken tutar suçu yükler kendinden başkasına.
Herkes, gönlünce bir yol arıyor kendine.. Kimi arayışı sürdürmekte, kimi bulduğundan emin.. Ama bir gün, bir ses haykıracak göklerden: herkesin yolu kendine varır, arama başka yerde.
Durmadan kurulup dağılan bu yerde hiç bir dost arama. ..güvenilir bir sığınak, hiç! . Bırak acı yüreğinde konaklasın olmaza çare arama.. Kimse sana gülmeden şen acıya gülümse, yaşamana bak!
Güçlü olduğuna inandırdın beni; bol bol da verdin bana vereceklerini. Yüz yıl günah işleyip bilmek isterim; günahlar mı sonsuz, senin rahmetin mi.
Her sabah yeni bir gün doğarken, bir gün de eksilir ömürden; her şafak bir hırsız gibidir elinde bir fenerle gelen.
Seni aramaktan dünyanın başı dertte; zengine de göründüğün yok, fakire de; sen konuşursun da biz sağır mıyız yoksa, hep kör müyüz, sen varsın da görünürde.
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen; suçumuza, duamıza önem vermeyen; günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık; umudumu rahmetine bağlamışım ben.
Denize düşüp kaybolan şu damlası toprağa karışan toz zerresi nedir bu dünyaya gelip gidişimizin manası fena bir böcek işte, bugün var yarın yok.
Ne diyebilirim ki sana, varlığın sırları saklı senden, benden; bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizim ki perde arkasında dedikodu; bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben..
Aşk ki gerçek değilse, tutkusu olmaz. Ateşi koze döner, kokusu olmaz. Aşık olan gün, gece, ay ve yıl yanar; güneş, ışık, rahat ve uykusu olmaz.
Gün doğarken sabah horozları niçin acı acı bağrışırlar, bilir misin? Tan yerini gösterip derler ki sana: bir geçen geçti gidiyor; sen nerdesin?
Adalet evrenin ruhudur.
Can o güzel yüzüne vurgun, neyleyim; gönül tatlı diline tutkun, neyleyim; can da, gönül de sır incileriyle dolu: ama dile kilit vurmuşsun, neyleyim.
İçin temiz olmadıktan sonra hacı hoca olmuşsun; kaç para! Hırka; tespih; post; seccade güzel: ama tanrı kanar mı bunlara?
Ne mutlu adı sanı bilinmeyene; İpeklere, kürklere bürünmeyene; Anka gibi iki dünyadan da geçip Bu viranede baykuşa dönmeyene.
Hayat kısa insanoğlu! Kesildikçe biten otlar gibi yeşermeyeceksin bir daha.
Girme şu alçakların hizmetine: konma sinek gibi pislik üstüne. İki günde bir somun ye, ne olur! Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.
Ayrılığın özlemin her şeyin bir hazzı var. Seni anlamak da güzel, seni beklemek kadar.
Niceleri geldi, neler istediler, sonunda dünyayı bırakıp gittiler. Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler.
Sen nesin, varlık nedir, nerden bileceksin? Dünyan esen yel üstüne kurulmuş senin. İki yokluk arasında bir varlık seninki: hiçlik ne varsa çevrende, sen de bir hiçsin.
Yaşamanın sırlarını bileydin ölümün sırlarını da çözerdin. Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok: yarın, akılsız, neyi bileceksin.
Akılla bir konuşmam oldu dün gece, sana soracaklarım var dedim? Sen ki her bilginin temelisin, bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam.? Bir kaç yıl daha katlan dedi. Nedir dedim bu yaşamak? Bir düş dedi ; bir kaç görüntü. Evi barkı olmak ned
Ne bilginler geldi, neler buldular! Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar. Hangisi yarıp geçti bu karanlığı? Birer masal söyleyip uyuya kaldılar.
Eğer her şeyini kaybetmişsen ve cebinde bir ekmek alacak kadar paran kalmışsa, git kendine bir demet menekşe al ve ruhunu besle. Bence bu çok anlamlıdır ve kişinin öncelikle ruhunu beslemesi lazım.
Okunu attı mı ölüm, siperler boşuna. O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna. Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü. Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna...
Hayat yangın gibidir. Yoldan gecenin unuttuğu alevler, rüzgarın önüne katıp savurduğu küller; işte bir insan ömrü gelip geçmiştir.
Hayyam. demiş ki! Ben haram ile helalı karıştırmam.. Dost ile içilen 'rakı' helaldir, 'puşt' ile içilen su bile haram.
Bir kalp ki onun sevmesi aldanması yok tutkunluğu yok , bir güzele yanması yok bin kez yazık olsun sevişiz yüreğe asksiz geçecek günlerin faydası yok..
Sen içmiyorsan, içenleri kınama bari; bırak aldatmacayi, iki yüzlülükleri; şarap içmem diye övünüyorsun, ama, yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
Akıl bu kadehi övdükçe over; alnından sevgiyle öptükçe öper; zaman usta'ysa bu canım nesneyi hem yapar hem kırıp bin parça eder.
Yıllar günler gibi geçti gider; nerde o eski dertler, sevinçler? Belaya aldırmaz aklı olan: bu da her şey gibi geçer, der.
Benim halimden haber sorarsan, bir çift sözüm var sana, yürekten: sevginle gireceğim toprağa, sevginle çıkacağım topraktan.
Ey sevginin sırlarından habersiz yaşayanlar, bilin ki tüm varlığın baş kaynağı sevgidir, sevgi.
Dünya üç beş bilgisizin elinde; onlarca her bilgi kendilerinde. Üzülme; eşek eşeği beğenir: hayır var sana 'kötü' demelerinde.
Dert içinde sevinci bul da yasa; haksız düzende haklı ol da yasa; sonu nasıl olsa yokluk dünyanın, varından yoğundan kurtul da yasa.
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş! Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş! Şu durmadan kurulup dağılan evrende bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
Dünyayı yeniden yarataydı, yaratırken de beni yanında tutaydı ; derdim : 'ya benim adımı sil defterinden, ya da benim dilediğimce yarat dünyayı
Felek ne cömert ne aşağılık insanlara! Han hamam, dolap değirmen, hep onlara. Kendini satmıyan adama akmek yok: sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!
Orucumu yiyorsam ramazanda , mübarek aydan habersizim sanma. Çileden gece oluyor da gündüzüm, sahura kalkıyorum gün ortasında.
Bahtımın kökü yeşerip dal budak da verse eğretidir bu ömür diye giydiğin elbise; mihları gevşek bir gölgeliktir beden çadırı, pek dayanma sakin ne kadar sağlam da görünse.
Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin tekkede , manastırda eremezsin bir kez gerçekten sevdin mi dünyada cennetin cehennemin üstündesin.
Dal goncayı bir sabah açılmış buldu , gül melteme bir masal deyip savruldu dünyada vefasızlığa bak; on günde bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.
Bir elde kadeh, bir elde kuran; bir helaldir işimiz, bir haram. Şu yarım yamalak dünyada ne tam kafiriz, ne tam müslüman.
İki günde bir somun geçiyorsa eline soğuk suyu da olursa bir kırık testide niçin kendinden kötüsüne kul olur insan, ne diye girer kendi gibisinin hizmetine?
Gören göze güzel, çirkin hepsi bir; âşıklara cennet, cehennem, hepsi bir; ermiş ha çul giymiş, ha atlas; yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.
Kendini satmayan adama ekmek yok. Sen gel de yuf çekme böylesi dünyaya.
Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona sevmek haram yüreğinde ateş olmayana bir günü sevgisiz geçirdinse yazık en boş geçen günün o gündür inan bana.
Sevdiğini mertçe seven kişi, pervane gibi özler ateşi. Sevip de yanmaktan korkanın masal anlatmaktır bütün işi.
Senden benden önce de vardı bu gün bu gece felek dönüp durmadaydı hep bu gördüğünce usulca baş toptağa, çünkü bastığın yer bir güzelin gözbebeğiydi beş on yıl önce.
Var mı daha ağır yük zamanı çekmek kadar. Yasama sebebimsin, şu kadar, ekmek kadar. Ayrılığın özlemin her şeyin bir hazzı var. Seni anlamak da güzel, seni beklemek kadar.
Bir çember çizilse merkezinde ben, kenarında sen. Sen döndükçe beni ; ben döndükçe seni görsem. öyle bir an gelse ki ; yarıçap sıfır olsa. .
Bizim şarap içmemiz ne keyfimizden, ne dine, edebe aykırı gitmemizden, bir an geçmek istiyoruz kendimizden: içip içip sarhoş olmamız bu yüzden.
Yaşamanı akla uydurman gerekir, ama bilmezsin akla uygun olan nedir; bereket eli çabuktur zaman usta'nın, basına vura vura sana da öğretir.
Gül yanaklı sevgiliyi saramaz insan yüreğine diken batmadan, vurulmadan. Kim bir güzelin saçına dokunabilmiş tarak gibi dış dış, didik didik olmadan?
Bir kerpiçim de olsa, satar yine şarap içerim.
Uyan! uyumak için önümüzde sonsuzluk var.
Bir kerpicimde olsa satar şarap icerim
matematik denince akla ilk gelen isimlerden Ömer Hayyam.
İslam tarihinin en orjinal matematikçilerinden biridir
Teşekkür ederim. sitenizi çok beğendim.