Bu sayfada İngiliz nörolog Oliver Sacks ait 41 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Oliver Sacks kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Oliver Wolf Sacks mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Oliver Sacks hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Oliver Sacks sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Oliveɾ Wolf Sacks, hastalaɾı ile ilgili yazdığı kitaplaɾla tanınmış İngiliz nöɾolog.
Doktoɾ biɾ ailenin çocuğuduɾ. Tıp öğɾenimini Oxfoɾd Üniveɾsitesi'nde tamamladı. 1965 yılından yaşamının sonuna kadaɾ, New Yoɾk'ta yaşamış ve nöɾoloji pɾofesöɾü olaɾak doktoɾluk mesleğini süɾdüɾmüştüɾ.
Kitaplaɾının biɾçoğunda hastalaɾının tıbbi detaylaɾından çok, yaşam tecɾübeleɾi üzeɾinde duɾuɾ. Maɾs'ta Biɾ Antɾopolog ve Kaɾısını Şapka Sanan Adam adlı kitaplaɾı faɾklı hastalaɾının çeşitli nöɾolojik ɾahatsızlıklaɾını anlattığı kısa bölümleɾden oluşuɾ. Diğeɾ kitaplaɾında ise tek biɾ konuyla bütünlük sağlamıştıɾ.
Uyanışlaɾ adlı, Encephalitis lethaɾgica hastalaɾına yaɾdımcı olma çabasını anlattığı otobiyogɾafik kitabı, 1990 yılında beyazpeɾdeye aktaɾılmıştıɾ. Robin Williams'ın ve Robeɾt De Niɾo'nun da kadɾosunda bulunduğu film, Akademi Ödülleɾi'ne aday gösteɾilmiştiɾ.
Oliver Sacks, Yahudi bir ailenin dördüncü ve son çocuğu olarak Londra Willesden'da doğmuştur. Annesi İngiltere'nin ilk kadın cerrahlarından olan Muriel Elsie Landau, babası Litvanya Yahudisi bir doktor olan Samuel Sacks'tir. Oliver Sacks'in geniş ailesinin üyeleri arasında yazar ve yönetmen Jonathan Lynn, Nobelli matematikçi Robert Aumann ve Israilli devlet adamı Abba Eban gibi isimler de vardır.
Eğitim Yaşamı
6 yaşındayken Blitz'den dolayı Londra'yı terk etmiş, 1943'e kadar öğrencisi olacağı yatılı okula başlamıştır. Bu okuldan sonra Londra'daki St. Paul's School'a devam eden Sacks, 1951 yılında Oxford Üniversitesi'nde Queen's College'a başlamış, 1956 yılında fizyoloji ve biyoloji alanlarındaki eğitimi tamamlayarak mezun olur.
Aşağıdaki Oliver Sacks sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Oliver Sacks sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
İnsanlığın buluş ruhu, son yüzyılda bize öyle şeyler armağan etti ki; yönetimdeki gelişmeler de teknik gelişmelere ayak uydurabilseydi üzüntüsüz ve mutlu bir yaşama kavuşurduk.
Doktor, doğabilimcinin aksine, kimliğini tüm olumsuz şartlara rağmen korumak için savaşan tek bir organizma ile ilgilenir: insan.
Parkinson hastalarını hâlâ, daha büyük bir şaşkınlık ve merakla gözlemlemekteyim. Bu, sınırsız bir dünyanın henüz yüzeyine dokunmuş olmam ve bu dünyayı gözlemlemenin çok farklı yöntemleri olduğuna inanıyor olmanın verdiği bir histir.
İşitme duyusuna yeniden sahip olmak ister miydi sorusu sorulduğunda, Wright bu aşamada ret cevabı vermişti; artık eksiksiz bir dünyada yaşıyordu.
Bilgiyi, eşit bir tutkuyla aradım. İnsanların duygularını anlamak isterken, yıldızların neden parladığını da öğrenmek istedim. Pisagor gücünü anlamaya çalıştım.
Broca, Fransa'da yaptığı çalışmalarda, konuşmada görülen belirli ifade bozukluklarının (afazi) tutarlı bir şekilde, beynin sol yarım küresinin belirli bir parçasının hasar görmesini takiben ortaya çıktığını buldu.
Ama insan sadece hafızadan ibaret değildir.
Hayvan ya da insan soyut tavır olmadan da hayatta kalabilir, ama muhakeme yeteneği olmadan yok olur gider.
Bahçeyle uğraşırken büyük bir huzur duyuyorum... Hiçbir çatışma çıkmaz onlarlayken, bitkilerin egoları yoktur, duygularınızı incitmezler...
Church'ün de bize hatırlattığı gibi, dil yalnızca bir yetenek ya da beceri değil, düşünceyi mümkün kılan şeydir; düşünceyi düşüncesizlikten, insanı insan olmayandan ayıran şeydir.
Düşüncelerin anlaşılmasının kelimeleri işitmeye bağlı olmadığı görüşü on altıncı yüzyılda devrimci bir tavrı ifade ediyordu.
Soyuta gücünü veren şey somutun zenginliğidir.
Kişinin, kimliğini ve benliğini koruyabilmesi için, süreklilik gösteren içsel bir hikâyeye ihtiyacı vardır.
Her şeyin mevsimi, göklerin altındaki her olayın zamanı var. Doğmanın zamanı var, ölmenin zamanı var. Dikmenin zamanı var, sökmenin zamanı var...
Yalnızken şikayet etmiyordu ama çok yalnız görünüyordu; hiç mutsuz olduğunu söylememişti ama çok mutsuz görünüyordu.
Bir şeyler yapmak, hissetmek, varolmak istiyordu, yapamıyordu.
Buralarda, işkence çeken, büyük bir fırtınaya yakalanmış ruhların ihtiyacı olan gerekli ölçüdeki düzen ve özgürlük karışımı bir ortam vardır.
Sağırlık bir illet değildir; illet, iletişimin kesildiği ve dilin yok olduğu yerde başlar.
Mucize sadece olanak tanındığında gerçekleşmişti.
Ben topluma uyum sağlayamıyorum.
Biz anlaşılamayacak bir hızda kendini tekrarlayan ve birbirini izleyen duyumların toplamıyız.
Doğuştan sağır kişiler, olağanüstü bir dünyaya doğarlar; önlerine geniş dilsel olasılıklar, dolayısıyla entellektüel ve kültürel olasılıklar serilmiştir; biz konuşma dünyasında yaşayanlar, onların dünyalarını hayal bile edemeyiz. Bizler sağırların karşılaştıkları dilsel yoksunluklarla ve zorluklarla karşılaşmayız: Dilsiz kalmak ya da dil yetersizliği gibi tehlikeler yaşamayız; ama buna karşılık, hiçbir zaman tümüyle yeni bir dil keşfetmeyiz.
Benim küçük öyküm çok şey vaat etmiyor. Çıkmaz sokak...
Filozof kendi içinde, şekil ve renkler dünyasının oluşturduğu senfoninin yankılarını duymaya çalışır ve bunları kavramlar şeklinde yeniden yansıtır.
İnsan kendini nasıl hissederse hissetsin doğum gününü her zaman kutlamalı.
Uyguladığımız testler bize sadece yetersizlikleri gösteriyor, olumlu güçleri değil. Hikâyeyi, müziği, oyunu, kendini doğal akışı içinde yönlendiren varlığı görmemiz gerektiği yerde bu testler bize, şematik olanı ve bilmeceleri gösteriyor.
Peki kopmak ve bir ada olmak, ölmek midir? Öyle olması gerekmez. Toplum ve kültürle yatay bağların kaybı, belki de başka insanlar tarafından hiç dokunulmamış olan doğa ve gerçeklikle dikey bağlantılar kurmayı olanaklı hale getirmektedir.
Çevredeki her şeyin yerini, diğer şeylerle ve kendimizle ilişkisini kurarak görürüz.
Hiçbir şey bir insanın kapasitesinin sınırlarını kaldırıp onun büyümesine ve düşünmesine giden yolu açmak kadar harika, sevinçli bir şey değildir; ve hiç kimse bu duyguyu aniden özgürlüklerine kavuşan dilsizler kadar şevkle ve belagatla tasvir edemez.
Çoğu zaman hastalık ve yaratıcılık arasında bir savaşım hatta daha ilginci garip bir dayanışma yok muydu?
Varlığımızın en güçlü yanı, kendimize yabancılaşmadan özgün bireyler olarak yaşamımızı devam ettirmemizdir. Bu güç, herhangi bir itkiden ve hastalıktan daha da kuvvetlidir. Genellikle zafer sağlığındır.
İnsan özgür doğar, ama her yerde zincire vurulur.
IQ'su ne olursa olsun, kişinin ruhu armoniktir ve belki de, en yüksek düzeydeki ahengi ve düzeni bulmak, hissetmek ihtiyacı evrensel bir ihtiyaçtır.
Evrensel bir işaret dili yoktur; ama anlaşıldığı kadarıyla bütün işaret dillerinde, anlam açısından değil, gramer kalıpları açısından benzerlikler bulunmaktadır.
İyi görüyordu ama ne görüyordu?
Hiçbir şey benim için herhangi bir şey demek.
Galiba bazı insanlar hızlı yaşlanıyor.
Geç yaşlarda sağır olmanın kör olmaya yeğlenip yeğlenmeyeceği tartışılabilir, ama doğuştan sağırlık kesinlikle doğuştan körlükten daha ciddi bir durumdur.
Kapı kapanıyor, yeniden her şeyi kaybediyorum.
Ama mucize sadece olanak tanındığında gerçekleşmişti.
İnsan bazen kayıpların en az kazançlar kadar büyük olabileceğini düşünmeden edemiyor.
Burası çok ıssız, henüz yorum yazılmamış.
İlk yorum yazan sen ol!