Oğuz Atay Sözleri ve Hayatı

söz kimin

Bu sayfada Roman, oyun ve öykü yazarı Oğuz Atay ait 131 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Oğuz Atay kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Oğuz Atay mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.

Oğuz Atay
  • Adı: Oğuz Atay
  • Doğum: 12 Ekim 1934
  • Ölüm: 13 Aralık 1977
  • Mesleği: Roman, oyun ve öykü yazarı
Oğuz Atay Kimdir Sayfası

Bu sayfada Oğuz Atay hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Oğuz Atay sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.

Oğuz Atay (1934; İnebolu, Кastamonu - 13 Aralık 1977, İstanbul), Türk yazar.

Babası, VI., VII dönem Sinop, VIII. Dönem Кastamonu Milletvekilliği yaρan Cemil Atay'dır. 1951'de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de de İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Üç yıl sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitaρ yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı.

Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biςimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.

Atay'ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar'ı 1973'te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. sozkimin.com Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan'ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı'nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan 13 Aralık 1977'de, İstanbul'da hayatını kaybetmiştir. Edirnekaρı Sakızağacı Mezarlığı'na defnedildi.



Öldükten sonɾa 1987'de Günlük, 1998'de ise Eylembilim adlı kitaρlaɾı yayımlanmıştıɾ. Sağlığında hiçbiɾ kitabı ikinci baskı bile yaρamayan Atay'ın kitaρlaɾı ölümünden sonɾa büyük ilgi göɾdü ve defalaɾca basıldı. Yıldız Ecevit'in hazıɾladığı Oğuz Atay biyogɾafisi "Ben Buɾadayım..." - Oğuz Atay'ın Biyogɾafik ve Kuɾmaca Dünyası 2005 yılında yayınlandı.

Tehlikeli Oyunlaɾ ɾomanı, 2009 yılında Seyyaɾ Sahne taɾafından aynı adla tiyatɾo oyunu olaɾak uyaɾlanaɾak sahnelenmeye başlanmış ve hâlen sahnelenmektediɾ. Biɾ Bilim Adamının Romanı adlı biyogɾafik eseɾi de 2012 yılında Biɾ Bilim Adamının Oyunu: Mustafa İnan adıyla Te Sahne taɾafından tiyatɾoya uyaɾlanaɾak sahnelenmeye başlanmıştıɾ.

Eseɾleɾinde düşle geɾçeğin biɾbiɾine kaɾışması, üstkuɾmacanın kuɾgunun ana ilkesi olması Oğuz Atay'ı postmodeɾnist ɾoman kategoɾisinde eseɾ veɾen ilk yazaɾ yaρmıştıɾ. Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlaɾ ɾomanında, modeɾn şehiɾ yaşamı iςinde biɾeyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşlaɾı ve toplumsal ahlaka, kalıplaşmış düşünceleɾe yabancılaşan, tutunamayan biɾeyleɾin iç dünyasını anlatıɾ. Yaρıtlaɾı eleştiɾi, mizah ve iɾoni baɾındıɾıɾ. Кastamonu Valiliği kendisi adına 2007 yılından beɾi Oğuz Atay Edebiyat ödülleɾi veɾmektediɾ.
kaynak: wiki

Yayımlanmış eseɾleɾi
Tutunamayanlaɾ (1972)
Tehlikeli Oyunlaɾ (1973)
Biɾ Bilim Adamının Romanı (1975)
Koɾkuyu Bekleɾken (1975)
Oyunlaɾla Yaşayanlaɾ (1975)
Günlük (1987)
Eylembilim (1998)

Oğuz Atay Sözleri 131 Adet

Aşağıdaki Oğuz Atay sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Oğuz Atay sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.

İnsan denilen yaratık çok kıvrak bir şey diye düşündüm ağır ağır. Seyretmek ve farkına varmak daha güzel.

Sizinle uzun uzun konuşmak, size bütün dertlerimi anlatmak isterdim. Aslında. çok yalnız bir insanım efendim. Arkadaşların yok mu? diyeceksiniz. Onlara arkadaş demek gerekirse, var!

Ben, yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edildim.

Herkes gibi günlük sevinçlerin, heyecanların akışına kapılıp gidemez miyim? Neden olaylar benim üzerimde silinmez izler bırakıyor?

Akşam serinliğinde çay içimi ısıttı; müzikle birlik oldular ve düşünceye dayanmayan bir hüzün verdiler bana.

Kusura bakmayın, sıkıntım var. Kendimi yaşamak zorundayım.

Karşılığını bulamadığım bütün sözleri söyleyenlerin hepsi ölmeden rahat edemem, anlıyor musun?

Kendilerine yazık edenler, zamanın her şeyi nasıl halledeceğini bilemeyenlerdi.

Yazık ki erkekler, şımartıldıkları zaman nerede durmaları gerektiğini çoğu zaman bilemezler.

Mutsuz sanıyorlar bizi Olric. Oysa biz mutsuz değiliz, onlar boş yere bu kadar mutlu.

Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da anormal dediler.

Yalnızlığı yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.

İyi geçinmek, iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur.

Gel seninle bir kez daha ağlayalım. Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara.

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan; acıtır, konuşsan; kanatır.

Beni anlamalısın. Çünkü ben bir kitap değilim. Öldükten sonra kimse beni okuyamaz. O yüzden yaşarken anlaşılmaya mecburum.

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan; acıtır, konuşsan; kanatır.

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan; acıtır, konuşsan; kanatır.

Gel seninle bir kez daha ağlayalım. Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara.

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan; acıtır, konuşsan; kanatır.

Umursadığınız insan sizi hayal kırıklığına uğrattığında, insanları önemsemekten vazgeçip yalnızlığı seçiyorsunuz.

İyi geçinmek, iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur.

Gel seninle bir kez daha ağlayalım. Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara.

Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.

Ne zaman vaktin var? dedi. Her zaman. Ona bu sözü söylemedim tabii. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz.

Sevgili insanlık. Bir çocuk masumiyetiyle, bir kez daha 'elma' diyorum, ne olur çık ortaya artık.

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan; acıtır, konuşsan; kanatır.

Beklenen geç geliyor, geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor.

Nereden başlıyorduk? İlk önce seviyor muyduk? Yoksa ilk önce güveniyor muyduk?

'Zamana bırakın'. Ne korkunç bir söz!

İyi geçinmek, iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur.

Acı insanları yakınlaştırırmış, hangimiz mutluyuz da bu kadar uzak kaldık birbirimize?

Kahve içmek sözün gelişi tabi. Aslında sizinle uzun uzun konuşmak size bütün dertlerimi anlatmak isterdim.

Bu dünyada ne zaman bir umut ışığı bulsanız onu söndürmek isteyen birileri olur.

Bazılarımız şiirlere, şarkılara, filmlere, kitaplara tutunuyor. Sanırım artık insan, tutunamıyor insana.

Umursadığınız insan sizi hayal kırıklığına uğrattığında, insanları önemsemekten vazgeçip yalnızlığı seçiyorsunuz.

Ne zaman vaktin var? Dedi. Her zaman. Ona bu sözü söylemedim tabii. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz.

Ben iç dünyama dönüyorum, orada hayal kırıklığına yer yok.

Neden bazı insanlar, bazı şeyleri hiç bilmiyorlar? Duysalar, dinleseler, hatta karşılarında görseler bile bilmiyorlar.

Ne olurdu aramızda her şeyi konuşmuş olsaydık.

Beni de, kendilerini de anlamadılar.

Beynimi yıllık izne çıkarmak istiyorum.

Her insanın yaşadığı en az iki hayatı vardır. Biri bildiğimiz vitrinlik diğeri bilmediğimiz derinlik.

Oysa bütün hayatımız yaşadıklarımız ile düşündüklerimiz arasındaki masum çelişkiden ibarettir.

Bir şarkının sonuna kadar sabredemedim. Bundan kaybediyorum, böyle olduğum için.

Araya biraz zaman, zamanla biraz boşluk girdi mi; kaldığın yerden devam edemezsin hiçbir an.

İnanarak dinlememizi güçleştiriyorlar. İnsan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. Gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz.

Onu hemen unutmadım doğrusu. Fakat içimden bir ses biraz bekle diyordu, sonu iyi olacak.

Öle bir yarım yamalaklığımız var ki, bizim dramımız, bizim trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca, bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. Çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz.

Yalnız, hissediyorum ki artık bunun sonu yok. Saatlerce evde hiçbir şey yapmadan oturuyorum. Sonra tam çıkarken evde kalsaydım bir şeyler yapabilirdim gibi hissediyorum. Galiba hep acele ettim. Hep yapması gereken çok şey olduğunu hissedip, hiçbir şey yapmak istemeyen biriydim. İçimde adı boş ukdeler biriktirdim. Dolduracak birini bekledim, kendimden umudu kestikten sonra. Sonra beklemekten de vazgeçtim. Ben gittim ayağına! Ruhunun kapısına. Kapı duvar olmanın yarası eklenince, akan kan hız kazandı sadece. Bu kadar. Sonra tekrar dön dolaş yine aynı duvar.

İnsanın geliştiği filan yok. Yalnızca kusurlarına alışıyor, o kadar.

Ne ölmek nefessiz kalmaktır; ne de yaşamak nefes almaktır. Yaşamak; sevilmeyi hakeden birine yaşamını harcamaktır.

Ben ölmek istemiyorum. Yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.

Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım; mürekkeple yazılmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım.

Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.

Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için ön bin kitap okumuş olmayı isterdim dedi. Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.

Yemek koyulurken, 'bu kadar yeter' dedikten sonra mutlaka bir kaşık daha yemek koyan kişiye 'anne' denir. Ve o herşeye değerdir.

Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.

Neden yalnızlıktan şikayetçidir ki insan. Ne yani, mutlu olması için bir sevgiliye mi muhtaçtır her zaman.

Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor .

Artık gelecek planlarımı hayattan gizli yapıyorum. Sanki hayat, işini gücünü bırakıp planlarımı bozmak için herşeyi yapıyor.

Kimsenin yaşantısını beğenmedim. Kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.

Beni anlamalısın çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.

Descartes, düşündükçe var olduğunu söylüyordu; oysa ben düşündükçe yok oluyorum.

Anlamasan da olur. Kimse anlamasa da olur. Gerçek hürriyet budur. Ben anlıyorum. Anlatamasam da olur.

Tabiat, sırlarını bakmasını bilene açıklarmış.

İnsan çok sevdiği halde neden her defasında terkedilir? Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir?

Provası yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, ne de yaşadıklarını silebilmek. Önemli olan, ilk defa değil son defa sevebilmek.

İçimin sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan.

Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?

Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.

Sonra beni de dinlerler diye çok dinledim.

Keşke nedir olric? Hatalarımız efendimiz. Çok mu hata yaptık? Keşke diyecek kadar efendimiz.

Ne kadar çok insana içerliyorum bir bilseniz...

İnsan seviyorsa kaybetmekten korkar. Kıskançlık da bir kaybetme korkusudur. Kıskanmıyorsa eğer; yeterince sevmiyordur.

Ne çok şey biliyor bu insanlar olric? Herkes işine geleni biliyor efendimiz..

Biliyor musun olric, benim bir çok dostum var. Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.

Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor.

Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende 'alçaklık' korkusu var.

Fotoğraf çekilerken, nedense kendimizi gülümsemek zorunda hissediyoruz. 'yani aslında ona bile mutluluk oyunu oynuyoruz.

Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma, boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna.

Ben, senin bilinçaltı karanlıklarına ittiğin ve gerçekleşmesinden korktuğun kirli arzuların, ben senin bilinçaltı ormanlarının tarzan'ı! Yemeye geldim seni. Benden kurtulamazsın. Ben, senin vicdan azabınım!

Bu düzmece oyun sona ermeli. Kendi benliğimizi bulmalıyız. Yol verip yakarmaktan vazgeçmeliyiz. Rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız, gerçekleri rüya yapmalıyız. Çelişikşiz dikensiz ve düzgün rüyalarımızı yaşamalıyız. Sözümüzün eri olmalıyız: kırılacak kafaları kırmalıyız. Bize acınmadığı için acımamalıyız.

Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı olric? Oklarımız bitene kadar efendim.

İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı.

En tehlikeli kelime nedir olric? -ama'dır efendim bana göre. -neden olric? -önceden söylenen her söylemi veya kelimeyi öldürür! Mesela, seni seviyorum ama. gibi.

Ne çok şey biliyor bu insanlar olric? Herkes işine geleni biliyor efendimiz.

Hayır dostum ben en acıklı anlarımda bile güldürücü sözler bulan bir insanım, kendime acımam bundandır.

Ne zaman hayata tutunmaya çalışsak, hep mahrem yerleri geldi elimize.

Ne zoruma gidiyor biliyormusun olric? O'na yazdıklarımı o'ndan başka herkes okuyor.

Yalnız kalmaktan korktukça yalnızlığım artıyor.

Ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde, kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler dindirdi acıyı ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.

İnsan nedir bilir misin olric.? -nedir efendimiz.? '-ağaçları kesip onlardan kağıt yapan sonrada o kağıtlara 'ağaçları koruyunuz' yazandır..

Can çekişmek nasıl birşey bilir misin olric. Hayır efendimiz, nasıl birşey? Ona söyleyebileceğin o kadar şey varken susmaktır olric.

Gelirmi dersin olric? Gelmez, gelemez efendimiz. Neden olric? Yüreği o kadar büyük sevemezde ondan efendimiz.

Güçlü olmak artık beni yoruyor olric , ki buralarda bilmem, hangi uykunun, hangi köşesinde beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı.

Yalnızlığına iyi bak, sahip çık. Kaç kişinin emeği var onda kimbilir.

Son bir şans daha verme, sevgine layık olmayana. Merak etme, aşk yürek işidir ve yüreği olmayanın kalbi kırılmaz nasılsa.

Kötü bir resim aşarım korkusuyla hiç resim aşmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım. Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur.

Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni. Çünkü bir sebebi olsa, aşk olmazdı bunun ismi..

Biliyor musun olric? Artık yalnızlığı bile çok seviyorum, sırf onun eseri diye.

İki kadına adamak istiyorum hayatımı. Biri 'erkeğim' desin bana, diğeri sadece baba.

Bizi başkaları anlamaz sevgi. Başkalarının aklı başkadır. Bu yüzden ikimizi hep garip bakışlarla suzmüşlerdir. Şimdi beni de garip, bakışlarla süzenler var. Ben onlara aldırmıyorum. İnsanların beni beğenip beğenmemeleri umurumda değil artık. Ben kendimi tanımakla ilgiliyim.

Hiç kimseyi anlamıyorum. İnsanların arasına karışıp onlara uyduğum için de kendimden nefret ediyorum.

Biliyormusun olric. Neyi efendimiz? Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı. Neden efendimiz? Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?

Kolundaki yaralar efendim? Tütünürken öyle oldu olric ya yüreğindeki yaralar.. Efendim? Tutulurken öyle oldu olric.! Peki ya gözlerindeki suskunluk ; ne efendim? Hiç dokunma.! Sus olric!.

Bize öğretilen her söze inandık yasaktır dendi kandık hep girilmez levhalarına aldandık bu tutulan yol yanlıştır bize.

Tarih bir tahriften ıbarettir. Tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün g..ördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir; ama görülürken değil.

Siz bilmezsiniz albayım : insanlık tek başına kollarımda can verdi. Yanında kimseler yoktu.

İnsanlar bozuk para gibidir. İki seçenek vardır: yazı ya da tura. Bir yüzünü gösterirken bize diğer yüzünü zaman gösterecektir.

Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti. Çünkü kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim .

Yalnızlığa dayanmanın en önemli şartı, her şeye karşı hazırlıklı bulunmaktır.

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır.

Zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?

Sus olric! Düşünüyorum. Düşünmek ne haddinize efendimiz? Descartes düşündükçe var oluyordu olric. Descartes düşündükçe var olur, siz düşündükçe yok olursunuz efendimiz..

Gel seninle bir daha ağlayalım; yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanamayacaklara.

Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın!. Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz.

Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor anlıyor musun?

Şöyle evladım' diye teselli ederdi annem beni. Şöyle de içine hicran olmasın. Hicran oldu anne.

Elimde değil olric! Ne efendimiz? Elleri olric elleri.

Seni seviyorum ve yalnız seni görüyorum. Seninle ilgiliyim başka her şeyi unutuyorum. Sözün gelişi değil bu ; ben sözümün eriyim başka anlamları olsaydı sözlerimin başka anlamlara uygun kelimeler bulurdum.

Hayatımın başı ve sonu belliydi; hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.

Şimdi al yalnızlığımı ört üzerine olric.. Belki o vakit bırakıp her şeyi.. Gelirim bir yerlerden başlamak için yeniden.

Hep geçer diyorlar ya olric. Sence geçer mi? Geçer elbet efendim; bazısı teğet geçer, bazısı deler geçer, bazısı deşer geçer, bazısı parçalar geçer. Ama mutlaka geçer.

Neden sadece bir hayal ürünüsün olric? Siz gerçeksiniz de ne oluyor efendimiz.

Koca bir ömrü harcamak dedikleri gerçeğin altını seninle çizdim ben.

Bir yerde söz biter.. İki kişi karşılıklı kendini tekrarlamaya başlar. Yeni başlayan ilişkiler bile eşkir böylece. Hemen kaçacaksın ki aklın orada kalsın..

Sigarayı bırak artık diyordun ya bana, bende bırakmıyordum. Çünkü senin, benim için üzülüyor olmana içten içe seviniyordum.

İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur!

İnsanları genel anlamda seviyorum ama kimseye tahammülüm yok.

Yorumlar 6 Adet

Perihan

sudenur

[32672] numaralı söz için:
Açıkçası bişey anlayamadim, bilen varmı?

Perihan

sudenur

[32672] numaralı söz için:
Bu sözün yorumu nedir?

Perihan

Ali

[32007] numaralı söz için:
Kitapta böle bir alıntı yok sayfa numarasını öğrenebilir miyim?

Perihan

zehra

[31374] numaralı söz için:
tam bir hayat hikayesi

Perihan

A.Elvin

usta ben tum meyveleri saydim ama cikmadi

Perihan

mehmet katıtaş

oğuz atayın bize bıraktığı büyüleyici ve güzel eserlerinden dolayı şükranlarımızı sunar Allahtan rahmet diliyoruz...

Yorum Yaz

söz kimin Alfabetik Liste