Bu sayfada Fransız yazar ve doktor Louis Ferdinand Celine ait 25 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Louis Ferdinand Celine kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Louis Ferdinand Celine mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Louis Ferdinand Celine hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Louis Ferdinand Celine sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Louis-Ferdiand Destouches veya kalem adıyla Louis-Ferdinand Céline (27 Mayıs 1894 - 1 Temmuz 1961), Fransız yazar ve doktor.
Céline, yazarın büyükannesinin ismidir. Yeni yazı tarzı ile Fransız ve Dünya edebiyatını geliştirmiştir. 20. yüzyılın en etkili yazarlarından biri olarak kabul edilir.
Gecenin Sonuna Yolculuk adlı kitabı Le Monde 'un Yüzyılın 100 Kitabı listesi'nde de 6. sırada yer almıştır.
İlk yılları
1894 senesinde Paris'in hemen dışında bulunan Courbevoie'de dünyaya gelmiştir. (Seine bölgesi, şimdi Hauts-de-Seine) Ailesinin kökeni kuzeybatı Fransa'da tarihi bir yerleşke olan Breton'den gelmektedir. Babası bir sigorta şirketinde görevlidir, annesi dantel, oya gibi el işleri yaρıp satmaktadır. 1905 senesinde çeşitli işlerde çıraklık yaρtıktan sonra Certificat d'études almıştır. 1908 ve 1910 yılları arasında ailesi başka diller öğrenmesi iςin birer yıllığına İngiltere ve Almanya'ya yollamıştır. sozkimin.com Okulu bırakıp 18 yaşına gelinceye kadar, kısa sürelerle birçok işe girip çıkmıştır. Sıklıkla kuyumcularda çalışmış, çıraklık ve çeşitli ayak işleri yaρtıktan sonra yerel bir kuyumcuda satıcı olmuştur. Formal bir eğitimden geçmemiş olmasına rağmen kazandığı paralarla kitaρlar alıp kendini eğitmeye çalışmıştır. Bu sıralarda Céline doktor olmayı istemeye başlamıştır.
I. Dünya Savaşı ve Afrika
1912 senesinde I. Dünya Savaşından iki sene önce, daha sonra ailesine bir başkaldırı olarak nitelendireceği bir hareketle Fransız ordusuna yazılmıştır. Bu, Fransa'nın 1911'deki Moroccan Crisis (Agadir Crisis) in hemen peşine denk düşen bir tarihtir. Bu tarihlerde milliyetςilik önem kazanmıştır. (Bir tarihςi Vatanseverliğin Hegemonyası adını vermiştir bu zaman aralığına 1911-1914, The Hegemony of Patriotism)
Aşağıdaki Louis Ferdinand Celine sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Louis Ferdinand Celine sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
Öğrendiğiniz azıcık şeyin başka yerde faydasını göreceksiniz mutlaka! Hiçbir tecrübe boşa gitmez!
Değer taşıyan tek hikaye vardır, oda bedelini sizin ödediğinizdir.
Yıllar sonra bunları yeniden düşündükçe, bazen kimilerinin kullanmış oldukları sözcükleri ve bizzat o kişileri yeniden yakalayabilmek mümkün olsa keşke diyesi geliyor insanın, bize tam olarak ne demek istemiş olduklarını sormak için... Ama giden gitmiştir... Kimse onlar hakkında birşey bilmiyor artık. Bu durumda gecenin içindeki yolculunuzu tek başınıza sürdürmekten başka çare kalmıyor.
Önlerine geceyi gündüzü ve yaşamı katmış gidiyordu insanlar. Kendi gürültülerinden hiçbir şey duymuyorlardı. Sallamıyorlardı.
Değer taşıyan tek hikaye vardır; o da bedelini sizin ödediğinizdir.
Mutsuz olduklarını söyleyen insanlara öyle hemen inanmayın. Hele önce bi sorun bakalım hala uyuyabiliyorlar mı? Yanıt Evetse, her şey yolunda demektir. Bu da yeterlidir...
Bazıları vardır hemen ölür, bazıları ise yirmi yıl önce, bazıları daha doğmadan ölmüşlerdir... İşte o insanlar bu dünyanın düşkünleridir.
Cesaret affetmekten ibaret değildir, her zaman için gereğinden fazla affederiz! Üstelik bu bir işe de yaramaz, kanıtlanmış bir gerçek bu.
İnsanlara güvenmek demek kendini azıcık öldürtmekle eşdeğerdir.
Değer taşıyan tek hikaye bedelini ödediğinizdir.
Her alanda, asıl yenilgi, unutmaktır. Özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmaktır.
İnsan yalnız yaşadığı andan itibaren kendi geçmiş yaşantısıyla ilgili konuların yükü altında ezilir. Bu yük onu sersemletir. Bundan kurtulmak için de bunun bir miktarını onu her görmeye gelenin üstüne sıvaştırır, bu da bu sefer onların canını sıkar. Yalnız olmak demek ölüme yönelik alıştırmalar yapmak demektir.
Sizlere sesleniyorum, insancıklar, yaşamın salakları, dövülen, haraca bağlanan, ezelden beri terleyenler, sizi uyarıyorum; bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir. Bu kesin bir işarettir. Asla şaşmaz. Bu iş şefkatle başlar.
İnsanın, kendi sızlanmalarına kesin bir son verecek cesareti olmadığı sürece, kendini her gün biraz daha iyi tanımaya katlanması gerek.
Sonuçta varoluşun neden olduğu en büyük yorgunluk belki de insanın yirmi yıl, kırk yıl boyunca, hatta daha bile uzun süre, aklı başında kalmak için harcadığı o olağanüstü çabadır. Basitçe, derinden kendi; yani tiksindirici, dehşetengiz, saçma olmamak uğruna... Baştan veri olarak elimize tutuşturulan şu aksak ikinci sınıf insanı, sabahtan akşama kadar hep küçük evrensel ideal, birinci sınıf bir insan olarak sunmak zorunda kalmamız ne de büyük kabus!
Ah dostum! İnanın bana, bu dünya aslında tamamen insanlarla taşak geçmek için yaratılmış koskocaman bir kandırmacadır.
İnsan gençken ve bilmezken her şeyi gönül yarası sanıyor.
Sonuçta savaş dediğiniz şey, anlamadığınız ne varsa odur. (...) Bu devasa, evrensel boyutta bir soytarılıktır.
En uzağa giden kişi, tek başına yolculuk edendir.
Kuru kuruya yaşamak mı dediniz, tam bir tımarhane! Hayat, gözetmeni sıkıntı olan bir sınıfa benzer; zaten her dakika tepenizdedir, ne yapıp edip mutlaka çok ilginç bir şeylerle ilgileniyormuş gibi yapmalısınız; yoksa gelir başınızın etini yer.
Sözcüklerden asla yeterince sakınmayız, öyle zararsız gibi durur sözcükler, tehlikeli bir halleri falan yoktur elbette, hava cıva, ağızdan çıkan birtakım sesler, etliye sütlüye karışmayan, kulaktan girip beynin o kocaman gevşek gri dokusunun müthiş sıkıntısı tarafından kolayca emilebilen. Onlardan sakınmayız, sözcüklerden, felaketler de öyle gelir zaten. Öyle sözcükler vardır ki, diğerlerinin arasına gizlenmiş taşa benzerler. Onlara öyle özel bir aşinalığınız da yoktur, oysa bir anda sahip olduğunuz hayatı, hem de tümünü birden, allak bullak ederler, hem zayıf hem de güçlü yönlerini. İşte o zaman da paniğe kapılırsınız. Çığ düşmüştür tepenize. Duyguların üzerinde sallanırsınız, öylesine, idam sehpasında gibi.
Garibanlar asla, ya da neredeyse asla sormazlar, katlandıkları şeylerin nedenini niçinini.
Boşuna heveslenmemekte yarar var, insanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbirşey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, bu böyledir. Herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize.
Aşktan vazgeçmek, yaşamdan vazgeçmekten daha zordu. İnsan şu dünyada tüm vaktini öldürmeye ya da tapınmaya harcıyor, hem de ikisini aynı anda: Senden nefret ediyorum! Sana tapıyorum!
Her alanda, asıl yenilgi, unutmaktır. Özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmaktır.
Burası çok ıssız, henüz yorum yazılmamış.
İlk yorum yazan sen ol!