Bu sayfada Fransız yazar ve düşünür Jean Paul Sartre ait 88 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Jean Paul Sartre kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Jean-Paul Charles Aymard Sartre mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Jean Paul Sartre hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Jean Paul Sartre sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Jean-Paul Sartre (tam adı: Jean-Paul Charles Aymard Sartre) (21 Haziran 1905, Paris - 15 Nisan 1980, Paris), ünlü Fransız yazar ve düşünür. Felsefi içerikli romanlarının yanı sıra her yönüyle kendine özgü olarak geliştirdiği Varoluşçu felsefesiyle de yer etmiş; bunların yanında varoluşçu Marksizm şekillendirmesi ve siyasetteki etkinlikleriyle 20. yüzyıl'a damgasını vuran düşünürlerden biri olmuştur. O, her şeyden önce bir anlatıcı, denemeci, romancı, filozof ve eylemci olarak yalnızca Fransız aydınlarının temsilcisi olmakla kalmamış, özgün bir entelektüel tanımlamasının da temsilcisi olmuştur.
Babasını ufak yaşta yitiren Sartre, annesinin ailesinin yanında büyüdü. Olgunluk sınavını Louis le Grand Lisesi'nde verdi. Daha sonraki eğitimini Ecole Normale Supérieure'de, İsviçre'deki Fribourg Üniversitesi'nde ve Berlin'deki Fransız Enstitüsü'nde sürdürdü. sozkimin.com Çeşitli liselerde öğretmenlik yaρtı ve 1928'de Simone de Beauvoir'la tanıştı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından haρse atılmasının sonrasında Direniş hareketine katıldı. Sinekler adlı ünlü oyunu bu koşullarda yazıldı ve sahnelendi. Aynı sekilde, Varlık ve Hiçlik adlı kendi felsefesini açıkladığı ünlü yaρıtı da bu sırada yazıldı.( 1943 )
1945 yılında öğretmenliği bıraktı ve " Les Temps Modernes " adlı edebi-politik dergiyi çıkarmaya başladı. Kitaρlarının neredeyse tümü edebi ve politik sorunları işleyen kuramsal metinler olarak şekillendi. Sartre, savaş sonrası dönemde ise özellikle politik etkinlikleriyle öne çıkmaya başladı. Soğuk savaş dönemi boyunca birçok eleştirisine rağmen Sovyetler Birliği'ni desteklemiş, Fransa'nın Cezayir'e karşı yürüttüğü savaşa karşı çıkmıştır. Çıkardığı dergi, bu bağlamda yoğun bir etkinlik göstermiştir.
Aşağıdaki Jean Paul Sartre sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Jean Paul Sartre sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
Gülüşünü elimden geldiği kadar uzun zaman tuttum aklımda. Üç yıl önce onu da kaybettim.
Sonunda kendim olabilmek için değişiyorum.
Beni sevdiğiniz yok, ama sıkışınca da bana başvurmaktan geri kalmazsınız.
Sırtım olmasın isterdim; ben onları görmediğim zaman insanların bana bir şeyler yapmalarından hoşlanmıyorum.
Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapma
Birbirinden uzak kalmak, birlikte olmanın yalnızca başka bir çeşididir.
Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum.
İnsanlar. İnsanları sevmek gerek. İnsanlar hayranlık duyulacak yaratıklardır. Kusmak istiyorum. Ve birden tamam işte. Bulantı.
Dünya herkese yetecek büyüklükte. Onun için, başkasının yerini kapmaktansa, çalışarak gerçek yerinizi bulun.
Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum.
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum.
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
Bütün istediğim biraz kesinlikti.
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum.
Bütün istediğim biraz kesinlikti.
Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum.
İnsan, nasıl yaşayacağı dışında, hemen hemen her şeyi çözer.
Kendimi bırakmak, unutmak, uyumak istiyorum.
Her şeyin cevabı bulundu. Nasıl yaşamak gerektiği dışında.
İnsan yalnız yaşayınca bir şey anlatmanın bile ne olduğunu unutuyor: dostlarla birlikte inanılabilir şeyler de ortadan kayboluyor. Olaylar da öyle. İnsan onlara da aldırmaz oluyor. Bir bakıyorsunuz konuşan insanlar çıkıyor ortaya, bir bakıyorsunuz çekip gidiyorlar. Başını sonunu duymadığınız hikayelere dalıyorsunuz. Duyduğunuzu anlatın deseler kötü tanıklık edersiniz.
her renk sonsuzluğa varır
her canlı kendiyle örtüşür
her şey mutludur kendiyle
bilgi, bilinmek için değildir
her düşünce bir tür uykudur
kendisizlikten ibarettir insan
Savaşları zenginler çıkarır, fakirler ölür.
Savaş bir hastalık değildir. Savaş, katlanılmaz bir felakettir, çünkü insana insan eliyle gelir.
Cellatlarına saygı duyan kurbanlardan nefret ediyorum.
Aydın olarak görevim düşünmektir. Hiçbir engel tanımadan, tehlike karşısında bile kendime bir sınır koymadan, koydurtmadan düşünmek.
Önce, başlangıçların gerçek başlangıçlar olması gerekiyordu.
Elbette, bir şeyin tanımlanamaması yok olduğunu göstermez onun. Nitekim aşkı, şiiri, elektriği de tanımlayamıyoruz ama yok da sayamıyoruz. Çünkü her gün onların çeşitli belirtileriyle karşılaşıyoruz: Tıpkı, sık sık varoluşçu ürünlerle karşılaştığımız gibi.
Varolmak susamadan içmek gibi bir şeydir.
Varoluş özden önce gelir. İnsan önce vardır; sonra şöyle ya da böyle olur. Çünkü o, özünü kendi yaratır. Nasıl mı? Şöyle: Dünyaya atılarak, orada acı çekerek, savaşarak yavaş yavaş kendini belirler. Bu belirlenme yolu kapanmaz, her zaman açıktır.
Bilinç, kendisini bir şey yapmak isteyen ve en yüksek tutkusu Tanrı olmak olan varlıktaki deliktir. Bilinç daima olduğunun ötesinde bir şeydir. özgür olmaya mahkumdur.
Umutsuzluk; insanoğlunun kendine karşı hazırlayabileceği suikastlerin en korkuncudur, umutsuzluk manevi bir intihardir.
Özgürlük ancak her şey anlamını yitirdiği zaman ortaya çıkabilir; çünkü anlam, ne tür olursa olsun, yalnızca ideolojik bir kabuktur.
İnsanlar kahramanları oynuyorlar; çünkü korkaklar. Azizleri oynuyorlar; çünkü kötü ruhlular. Suikastçiyi oynuyorlar; çünkü yanıbaşlarındaki komşularını öldürmek için yanıp tutuşuyorlar. İnsanlar oynuyorlar; çünkü doğuştan yalancılar.
Hayata yapılacak o kadar çok hata varki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok..
Cehennem başkalarıdır.
Başka bir deyişle, varoluşçuluk sözcüğü belli bir düşünme biçimini, özel bir davranışı, ruhsal bir akımı göstermektedir. Daha doğrusu, Jean Wahl'ın deyişiyle, belli bir iklimi ve ortak bir havaya belirtmektedir.
İntihar kaçış değil, reddediştir.
İnsan, uğrunda ölümü göze alabileceği bir şey bulmadığı müddetçe, insan değildir, adam değildir.
Benim gibi yaşlı bir devrimciye böyle bir ödül vermek, kapitalizmin öç alma girişiminden başka bir şey değildir.
Olmak istediğimiz kimseyi yaratırken, herkesin nasıl olması gerektiğini de tasarlarız.
Aydın insanın görevi, düşünmek, hiçbir engel tanımadan, tehlike karşısında bile kendine bir sınır koymadan, koydurtmadan düşünen insandır.
Hayal gücümle kanatlanıp uçtuğumda, asıl yakalamak istediğim şey gerçeklikti.
Her biri, belli bir süre için hayatının anlamını, ötekinin hayatında buluyor.
İnsan özgürlüğe mahkumdur.
Sanıyorlar ki korkak ya da kahraman olarak dünyaya gelir insan; anasından nasıl doğmuşsa öyle kalır, hiç değişmez. Neden böyle düşünüyorlar dersiniz? Neden olacak, işlerine gelmiyor da ondan: öyle ya korkak doğmuşsanız suç sizin mi? Bu durumda kim ne diyebilir size? Hiç kimse! Onun için üzülmeyin yaşamanıza bakın. Öte yandan kahraman doğmuşsanız yine kimse suçlayamaz sizi, üstünüze toz konduramaz. İçiniz rahat etsin, ölünceye değin kahraman kalacaksınız. Kahraman gibi yiyecek, kahraman gibi içeceksiniz!
Nesnelerin bir ters yüzü vardı, insan aklını kaçırdığı zaman bunu görürdü.
Yalnızlık; düşündüklerinizin kafanızın duvarlarına çarpıp tekrar içerde kalmasıdır.
Özgürlük ancak her şey anlamını yitirdiği zaman ortaya çıkabilir; çünkü anlam, ne tür olursa olsun, yalnızca ideolojik bir kabuktur.
Aslında zeka bir gerekliliktir.
İnsan sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin toplamıdır.
Bir dinim yok, bir dinim olsaydı, bu Ali Şeriati'nin dini olurdu.
Tanrıya inanmıyorum ben, varlığı bilim tarafından yalanlanmış bulunmaktadır. Ama toplama kamplarında insanlara inanmayı öğrendim.
Felsefe yapmak, vazgeçmeyi öğrenmektir.
Yaşam, bireyin kendisi tarafından sorumluluğu alındığı zaman nitelikli yaşanır.
Sırtım olmasın isterdim; ben onları görmediğim zaman insanların bana bir şeyler yapmalarından hoşlanmıyorum.
Şimdi kimse için hiçbir şey düşündüğüm yok, sözcük aramak gibi kaygım bile kalmadı.
İnsan yataktan midesi altüst, kusarak kalktıktan ve önünde, tekrar yatağa serilene kadar geçireceği on beş uzun, bıktırıcı saat olduktan sonra özgür olmuş olmamış ne çıkardı. Özgürlük insanın yaşamasına yardım etmiyor.
Özgürlük ancak her şey anlamını yitirdiği zaman ortaya çıkabilir; çünkü anlam, ne tür olursa olsun, yalnızca ideolojik bir kabuktur.
Başlangıç olmadığı gibi, son da yoktur. Bir kadın, bir dost, bir kent bir kerede terk edilemez. Hepsi birbirine benzer zaten.
Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur.
Resmi payeleri hep reddettim. Legion d'honneur'ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim halde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden , bu ödülü verenlerin konumundan dolayı , kabul edemem.
Her biri, belirli bir süre için hayatının anlamını, ötekinin hayatında buluyor.
Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar olur.
Bir kadın, bir dost, bir kent bir kerede terk edilemez. Hepsi birbirine benzer zaten.
Hayat daha absürt oldukça ölüm daha katlanılmaz olur.
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
Kötülük, ancak tam hızla giderken dengede kalabiliyordu, bisiklette olduğu gibi..
Niçin bu kadar içiyorsun? Kederlerimi boğmak için. O kadar içtin ki, kederleriniz hala boğulmadı mı? Maalesef yüzmeyi öğrenmişler.
İnsan hiç, hiçbir zaman istediğini yapamıyor, sürüklenip gidiyor.
Marksçılar varoluşçuluğu eylemsizlik ve öznelcilikle, katolikler ise kötümserlik ve bireycilikle suçluyorlardı. Üstelik 'varoluşçuluk' sözcüğünü herkes başka bir anlamda kullanıyordu.
Öldüğümü öğrenince ağlayacaktı; aylar boyunca yaşamdan hiç tat almayacaktı. Ama ne de olsa, ölecek olan gene bendim işte.
Özgürlük ancak her şey anlamını yitirdiği zaman ortaya çıkabilir; çünkü anlam, ne tür olursa olsun, yalnızca ideolojik bir kabuktur.
İnsanoğlu özgürlüğe yazgılıdır; çünkü, bir kere dünyaya atıldıktan sonra yaptığı her şeyden sorumludur.
Düşünce özgürlüğünden yoksun olmak düşündüğünü söyleyememek değil hiç düşünememiş olmaktır.
Dinimi bulmuştum artık. Hiçbir şey bir kitaptan daha önemli görünmüyordu bana. Kitaplığı, bir tapınak olarak görüyordum.
Şu ölümlü dünyada insanın yalnızca iki buçuk dakikası vardır: biri gülümsemek için, biri acı çekmek için ve yalnızca yarım dakika sevmek için. Çünkü sevmeye ayrılan bu son dakikanın ortasında ölür insan.
Birini sevmeye, koyulmak başlı başına bir iş, bir girişimdir. Güç ister, yürek ister, körlük ister. Hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki uçurumun üstünden sıçramak ister; düşünmeye kalkarsan aşamazsın onu.
Varlığında, varlığın var olmasının söz konusu olduğu bir varlık olarak var olan bir varlığım.
Bana ait sözcükler olsun isterdim. Ama kullandığım bu sözcükler, bilmiyorum kaç bilinçte sürüklendi.
Her varoluşan nedensiz doğar ve rastlantı sonucu olur. Kendimi geriye doğru bırakıp gözlerimi kapadım. Ama görüntüler hemen, etekleri tutuşup sıçradılar ve kapalı gözlerimi varoluşlarla doldurmaya geldiler. Varoluş kişinin terk edemeyeceği bir doluştur.
Her biri, belli bir süre için hayatının anlamını, ötekinin hayatında buluyor.
Dostluk, birbiri hakkında hüküm vermek demek değildir. Dostluk, inanmak demektir.
Her seçis bir vazgeçiştir.
Bir şey sona ermek için başlamıştır. Serüven uzamaya gelmez. Ona anlam veren ölümdür yalnız.
Hayat üç bölümdür: dünyayı değiştireceğini sandığın, değişmeyeceğini anladığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun.
En büyük günah pişmanlıktır.
sartrenin vecizelerini bir kez daha bizlere hatırlattığınız için kalpten teşekkürler. hepsi birbirinden değerli. ben gazi m.kemal atatürk'ümüzün türk ulusuna armağan ettiği bazı vecizelerle sartre'nin sözlerinin özdeşleştiğini ve örtüştüğünü görüyorum. örneğin,dünya herkese yetecek büyüklükte, başkasının yerini kapmaktansa, çalışarak yerinizi bulun. (tek bir şeye ihtiyacımız vardır. çalışkan olmak) kemal atatürk. gibi. yaşamınızda BİLGİLİ VE İYİ İNSANLAR OLMASI DİLEKLERİYLE. TEŞEKKÜRLER. ÇOK SÜRSEDE AYRILIK, ARADAN GEÇSE ÇOK SENE BİZ SENDE OLMASAK BİLE, SEN KALBİMİZDESİN YİNE.
Yararlı seylere yer veriyorsunuz gayet guzel kisaltmis ve anlatmissiniz...