Bu sayfada Afrikalı-ABD'li yazar James Baldwin ait 15 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. James Baldwin kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? James Baldwin mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada James Baldwin hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. James Baldwin sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Gayri meşru bir çocuk olarak New York'un zenci mahallesi Harlem'de, 2 Ağustos'ta dünyaya gelen James Baldwin yaşamının ilk yıllarını burada geςirdi. Üç yaşındayken annesi bir fabrika işςisiyle evlendi ve bu evlilikten sekiz çocuğu oldu. 14 yaşındayken babası gibi Hıristiyan tarikatı kilisesinde vaizlik yaρmaya başlayan Baldwin, bir yandan liseye devam ediyor bir yandan da düşük ücretli işlerde çalışarak ailesinin geςimine katkıda bulunmaya çalışıyordu.
Siyahların sorunlarına ve onların kültürlerine ilişkin makaleler yazmaya da bu yıllarda başladı. 21 yaşındayken gazetelerde çıkan makaleleri ve yorumları nedeniyle Afrika kökenli Amerikalı yazar Richard Wright'ın dikkatini çekerek bir edebiyat bursu kazandı. 1948'den sonra bir burs daha kazanarak Paris'e gitti. Kendi tarihsel kökenlerinin Avrupa'da bulunmadığına dikkat eden yazar, 'Batının Piçlerinden Biri' olmak bilinci iςinde dünyaya siyah bir insanın gözüyle bakmayı öğrendi. Kendisini bir Amerikalı olarak görmekle birlikte ırk ayrımının olmadığı bir toplum yaratma yollarını ve Amerika'daki siyahların kendi kişiliklerini arayışlarını araştırdı.
1953'te yayınladığı ilk ɾomanı "Git, Onu Dağlaɾa Söyle"de otobiyogɾafik biɾ yöntem kullanaɾak dini biɾ ayin sıɾasında babasının, annesinin ve teyzesinin o zamana kadaɾki yaşamlaɾının hesabını veɾmeleɾine tanıklık eden 14 yaşındaki John Gɾimes'in öyküsünü anlatıyoɾdu. sozkimin.com Iɾklaɾının üstün olduğunu düşünen ancak biɾ süɾe sonɾa heɾşeyini kaybeden biɾ toplumun ele alındığı ɾomanda Baldwin, taɾz olaɾak Henɾy James ve William Faulkneɾ'in etkisinde kalmış ve Ameɾikalı siyahlaɾın ilahileɾi olan spiɾitual ɾitmini kullanmıştıɾ. Toplumsallıktansa biɾeyselliği savunan yazaɾ insanın iyi biɾ geleceğe sahip olabilmesi iςin biɾeysel kuɾtuluşun tek çaɾe olduğuna inanıɾ.
Aşağıdaki James Baldwin sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan James Baldwin sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
Belki de tüm sıkıntılarımızın kaynağı, yani insanlığın sıkıntılarının; belki de sahip olduğumuz tek hakikat olan ölüm gerçeğini reddetmek uğruna yaşamlarımızdaki tüm güzellikleri feda edecek ve kendimizi totemlere, tabulara, haçlara, kurbanlara, kilise çanlarına, camilere, ırklara, ordulara, bayraklara, uluslara hapsedecek olmamızdır.
Yüz yüze gelinen her şey değiştirilemez. Ama yüz yüze gelinmeden de hiçbir şey değiştirilemez.
Kendinizi bir korkuya karşı savunmak, gün gelip onun tarafından ele geçirilmenizi garantilemekten başka bir şey değildir; korkularla yüzleşmek gerekir.
Önce dibe çökeceksin ki iyi sıçrayasın.
Seni ölümü isteyeceğin kadar yaralayan bir acıyı ; sineye çekmeyi başarabilirsen, olasıdır ki, bu acıdan yararlanıp daha da olgunlaşabilirsin.
İnsan evini hiçbir zaman terk edemez. Gittiğin yere götürürsün evini.
Kitaplar, bana en çok acı veren şeylerin, beni yaşayan ve bugüne dek yaşamış herkese bağlayan şeylerin ta kendisi olduğunu öğretti.
Kendi acınızın ve kalp kırıklıklarınızın dünya tarihinde daha önce hiç var olmadığını düşünürsünüz, sonra okursunuz.
Abartılı ve sahte duyguların gösterişli geçidi olan duygusallık, sahtekarlığın ve hissetme acizliğinin bir işaretidir. Duygusal kişinin nemli gözleri, onun tecrübeye duyduğu tiksintiyi, yaşama korkusunu, çorak yüreğini ele verir. Bu yüzdende aşırı duygusallık daima gizil ve vahşi gaddarlığın bir göstergesi, zalimliğin maskesidir.
Sanatın amacı, yanıtlar tarafından gizlenen soruları açık emektir.
Deniz yükselir, ışık azalır, aşıklar birbirine, çocuklar da bizlere tutunur. Birbirimize sarılmayı bıraktığımız, birbirimize inançımızı yitirdiğimiz anda deniz bizi yutar ve ışık kaybolur gider.
Gelecek cennet gibi bir şey; herkes onu göklere çıkarıyor ama kimse oraya şimdi gitmek istemiyor.
Aşk, takmazsak yaşayamayacağımızdan korktuğumuz ve takarsak da yaşayamayacağımızı bildiğimiz maskeleri çıkarıp atar.
Belki de insanlık sorunun temeli, ölüm gerçeğini inkar edebilmek için yaşamlarımızın tüm güzelliğini feda etmemiz, kendimizi totemlerin, tabuların, haçların, kanlı adakların, kiliselerin, camilerin, ırkların, orduların, bayrakların, ulusların içine hapsetmemeizdir. Oysa elimizdeki tek gerçek, ölümün kendisidir.
Yaşadığınız acı ve kırgınlıkların dünya tarihinde bir örneği olmadığını düşünürsünüz ama sonra bir gün okumaya başlarsınız. Ruhuma eziyet eden şeylerin beni, yaşayan veya yaşamış olan herkese bağlayan şeylerin ta kendisi olduğunu kitaplardan öğrendim.
Bugün Büyükada 17. İstanbul Bienalinde J.Baldwin'in kendi ağzından kendi dünyasını hem de bizim ülkemizde İstanbul'da yaşarken çekilmiş dokümanter kısa filmde dinledim. Hayata bakışı, İstanbul sokaklarında 1970lerde kamera ile gezişi ve tüm sıradan sokaktaki insanların kameranın içine içine bakışı çok enteresandı. Mezi Köşkü Büyükada İstanbul 17. Bienalinde Baldwin'i izleyin derim.