Henri Barbusse Sözleri ve Hayatı

söz kimin

Bu sayfada Fransız romancı, şair, gazeteci ve komünist Henri Barbusse ait 45 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Henri Barbusse kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Henri Barbusse mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.

Henri Barbusse
  • Adı: Henri Barbusse
  • Doğum: 17 Mayıs 1873
  • Ölüm: 30 Ağustos 1935
  • Mesleği: Fransız romancı, şair, gazeteci ve komünist
Henri Barbusse Kimdir Sayfası

Bu sayfada Henri Barbusse hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Henri Barbusse sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.

Henɾi Baɾbusse, Fɾansız ɾomancı, şaiɾ, gazeteci ve komünist.


Yaşamı ve çalışmalaɾı

1873'de Fɾansa Asnieɾes-suɾ-Seine'de doğdu, küçük biɾ yeɾleşim yeɾinde büyüdü ama 1889'da 16 yaşındayken Paɾis'e gitti. 1914 yılında, 41 yaşındayken Fɾansız oɾdusuna giɾdi ve I. Dünya Savaşı'nda Almanya'ya kaɾşı bu oɾduda hizmet etti. Akciğeɾ hastalığı ve dizanteɾi yüzünden ayɾılana kadaɾ on yedi ay boyunca askeɾlik yaptı. I. Dünya Savaşı sıɾasında onun tecɾübeleɾinin temel alındığı, Le Feu (Ateş) isimli ɾomanının 1916'da yayınlanmasıyla üne kavuştu.

Ocak 1918 gibi Fransa'dan ayreılarak Moskova'ya hareket etti. Orada Rus bir kadınla evlendi ve Bolşevik Partiye katıldı. O'nun sonraki çalışmaları, Manifeste aux Intellectuels, Elevations (1930) ve diğerleri, daha devrimci bir bakış açısını gösterir. sozkimin.com Bunlardan, 1921 Le Couteau entre les dents, Barbusse'nin, Bolşevizm ve Ekim Devrimi'nin taraftarı olduğunu anlatılır. 1923'de Fransız Komünist Partisi'ne katıldı ve sonra Sovyetler Birliği'ne tekrar yolculuk yaρtı. 1927'de Brüksel'de oluşturulan Emρeryalizme Karşı Birliğin bir üyesiydi.

Romain Rolland'ın arkadaşı ve Clarté'ın editörüydü. Proletkult ve Sosyalist Gerςekςiliğe benzer, Proletarya edebiyatını tanımlamayı denedi. Barbusse, bir Stalinistdi ve 1936'da Josef Stalin'in Staline. Un monde nouveau vu à travers un homme başlığıyla biyografisini yazdı. Kitap, Sovyet kişilik kültünün batılı bir eşdeğeri ve Barbusse'ün daha önce arkadaşı olan, Sovyet devletininin eleştirisini yapan, Romen yazar Panait Istrati'ye karşı şiddetli bir baskı kampanyasını ifade eder.

Barbusse Esperantistti ve Sennacieca Asocio Tutmonda'nın ilk kongresinin fahri başkanıydı. 1921'de, Esperanto dergisi iςin Esperantista Laboristo("Esperantist işςisi") isimli makaleyi yazdı.

30 Ağustos 1935'de Moskova'da öldü. Père Lachaise Mezarlığı'na gömüldü. Nazım Hikmet'in ilk baskısı 1935'de yapılan Taranta Babu'ya Mektuplar kitabı Henri Barbusse'e adanmıştır.


Bibliyografi

Le Feu, 1917
Esperantista Laboristo, 1921
Le Couteau entre les dents, 1923
Manifeste aux Intellectuals: Elevations, 1930
Staline: Un mode nouveau vu a travers un homme, 1936
kaynak: wiki

Henri Barbusse Sözleri 45 Adet

Aşağıdaki Henri Barbusse sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Henri Barbusse sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.

Biz açlığımızı, susuzluğumuzu düşünüyoruz. Bitlerle savaşıyoruz. Hepimizin tırnakları kan içinde. Bu çok yorucu, iğrenç bir savaş.

Tanrı beni teselli edemez, çünkü bana istediğim şeyi veremez.

Seni seviyorum! Karşısındakine hem bedenini, hem kalbini sunan iki kelime. Yaratılanın ve yaratılışın büyük çığlığı. Seni seviyorum! Şu an aşkın yüzüne bakıyorum.

Dünyanın bütün aşıkları birbirine benziyor. Tesadüfen vuruluyorlar birbirlerine. Birbirlerini görüyor ve yüzlerinin güzelliğine tutuluyorlar. Deliliğe eş, şiddetli bir sevgiyle aydınlatıyorlar birbirlerini. Hayallerin gerçekliğini doğruluyorlar. Bir an boyunca, yalanı gerçekle değiştiriyorlar.

Senin olmayana sahip olmak... Her ne kadar tuhaf görünse de, insanın içgüdülerini tetikleyen, kibirli, ezeli bir düşünce bu.

Savaş, basit erlerin etiyle ruhundan teşkil edilmiştir.

Hayattan hiç bir beklentim yok: sadece ben varım, akşamın çıplak bıraktığı, bir çığlık gibi göğe yükselen ben.

Ölmek! Ölüm düşüncesi tüm düşünceler içinde kuşkusuz en önemlisi.

Sahip olmadıkları şeyleri düşünenlere yazık! Haklılar ama fazla haklılar ve bir taraftan da doğal değiller. Sıradan insanlar, güçsüzler ve alçak gönüllüler onların olmayan şeylere karşı kayıtsız kalırlar ve her şeye, herkese sıkıntısızca değip geçerler. Ama diğerleri! Ama ben!

Başkaları bir silah ya da bir zehirle öldürür kendini, ben dakikalar ve saatlerle intihar ediyordum.

İnsanlık bana bağırsaklarını gösteriyor. Hayatın gizemini çözüyorum, ama dünyanın üzerinde kendimi kaybolmuş hissediyorum.

Beş yüz gündür, şu bulunduğumuz dünya köşesinde, bombardımanlar, tüfek ateşleri; sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar sürüp gidiyor, hiç dinmeden. Ebedi bir savaş alanına gömülüp kalmışız.

İnsan, tam anlamıyla hayatın içindeyken, onu görmez ve hakkında hiç bir şey bilmez; bir aşırı uçtan öbürüne körlemesine geçer.

Bu sessizlik, bu ortak cehalet, yeryüzündeki en acımasız şeyler. Artık sevmiyor olmak, nefret etmekten daha beter. Ölüm de acı çekmekten daha beter.

Düşüncelerimizin hepsi, en önemlileri de, en sıradanları da, sadece bize ait. Hepsi bizi bize yansıtıyor ve bizi kendimize mahkum ediyor.

Nerede olursa olsun, erkek ve kadın, birbirine zıt düşüyor. Erkek yüz kere sevebilirken, kadın çok sevip, çok unutma gücüne sahip.

Din, içgüdüsel olarak birbirinden nefret eden insanlar arasında bir sevgi sözleşmesidir.

Beynim bomboş, kalbim kurak; etrafımda kimse yok, hiçbir zaman, hiçbir şey bulmadım, bir arkadaş bile.

İnsanlık, ölüm korkusu üzerine kurulmuş bir yenilenme arzusu.

Bu hep böyledir, aşkların en safında bile, insan kendinden uzaklaşamaz.

Kederimiz büyükken, güzel hava diye bir şey var olamıyor yazık ki.

Ben insanlardan nefret ediyorum. Onlardan iğreniyorum. Bütün insanlara bunu söyleyebilirsin.

İnsan unutur, unutmaya yükümlüdür.

Adalet, bir silah kadar soğuk olmalı.

İnsanlık ölüyor ve bu can çekişmenin tanığı da, çağdaş zaman.

Bir şey gerçekten bittiğinde, her şey bitmiş gibi gelmez mi insana?

Her şey tamamiyle kaybolunca; insan bir zamanlar çok mutlu olduğunu anlıyor.

Birbirine saldırmış iki ordu, intihara kalkışmış bir büyük ordudur.

İnsan her zaman birini kendine siper eder.

Henüz erişemediğimiz mutluluk dünyamızdaki en doğru mutluluktur.

Dünya dünya olalı beri elle tutulabilir tek şey ölüm. Onun üzerinde yürüyor ve ona doğru gidiyoruz. Bir gün birileri mezarımızın üzerinde yürüyecek olduktan sonra güzel ve erdemli olmak neye yarar ki. Toprağın altında üzerindeki canlılardan daha fazla ölü var ve biz yaşamdan çok ölüme sahibiz. Sadece bir zamanlar sesleriyle etrafımızı saran şimdiyse yok olmuş insanlar değil kastettiğim, biz de yıldan yıla parça parça ölüyoruz. Henüz var olmayan da ölecek. Neredeyse her şey ölü.

Mutluluğa kötülükle varılmıyor ama erdemle de varılmıyor. Sezgisel büyük kararların o ne iyi ne de kötü olan kutsal ateşi de değil mutluluğa ulaştıracak olan. Mutluluğa giden yol bunların hiçbirinden geçmiyor. İnsan asla mutluluğa ulaşamıyor.

Edebiyat tüm sanatların üzerinde yer alıyor. Yaratılan başyapıtların miktarı ne kadar çok olursa olsun müziğin armonisi bir kitabın kısık sesinin yerini asla tutamaz.

İşte ona son bakışım bu oluyor. Pek bir şey anlamıyorum çünkü bir gidiş asla tam olarak anlaşılmaz.

İnsanın kendini ifade etmesinin en kusursuz yoludur edebiyat.

Gerçek; ölümü yok etmiyor, mesafeleri azaltmıyor, zamanı geciktirmiyor ama bize aslında ne olduğumuzu anlatıyor.

Çıldırıyor muyum? Hayır, çılgın olan gerçeğin kendisi.

İstediğinizi söyleyin, dilediğinizi yapın, isyan edin, öfkeyle ayağa fırlayın, tartışın, tehdit edin, hepsi boşuna. Yalnızlık sonunda sizi alt edecek.

Hayatın gizemini çözüyorum ama dünyanın üzerinde kendimi kaybolmuş hissediyorum.

Gördüğüm o ki fedakarlık her ne kadar dürüst ve art niyetsiz olsa da içinde kendini yücelten bir kibir barındırıyor.

Benim talihsizliğim, taşıyabileceğimden çok daha büyük ve güçlü bir hayale sahip olmak.

Işıkta görüntümüz var. Oysa karanlıkta biz varız.
Karanlık, görünmeyeni resmeden mucizenin gerçekliğidir.

Yanından geçtiğimiz şeyleri gerçekten görmek için ruhumuzun yükünü bir kenara bırakacak kadar zamanımız var mı?

Olağanüstü, biraz da kutsal bir şey gerçekten yalnız olmak.

Yalnızca kendi halkının davasını görebilen kişi kendi halkına da ihanet ediyor demektir. Zira bu halkın da diğerleriyle beraber karmakarışık bir halde içine düşeceği katliamları hazırlamış olmaktadır. Değişme için çalışmayan kötülük için çalışıyor demektir. Enternasyonalist olmadan, özgürlükten yana olunamaz.

Yorumlar 0 Adet

Burası çok ıssız, henüz yorum yazılmamış.

İlk yorum yazan sen ol!

Yorum Yaz

söz kimin Alfabetik Liste