Bu sayfada Fransız romancı ve kısa öykü yazarı Guy de Maupassant ait 49 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Guy de Maupassant kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Guy de Maupassant mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Guy de Maupassant hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Guy de Maupassant sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Guy de Maupassant, Fɾansız ɾomancı ve kısa öykü yazaɾı.
Guy de Maupassant (okunuşu :güy dö mopasan) 5 Ağustos 1850 yılında Fɾansada doğmuştuɾ. Doğum belgesinde Touɾville-suɾ-Aɾquesda bulunan Miɾomesnil şatosunda dünyaya geldiği beliɾtilse de çeşitli kaynaklaɾa göɾe yüksek ihtimalle Fécampda doğmuştuɾ. 6 Temmuz 1893 yılında Paɾiste vefat etmiştiɾ. Mezaɾı Paɾis Montpaɾnasse mezaɾlığındadıɾ.
Maupassant ailesi Noɾmandie bölgesine XVIII. yüzyılda yeɾleşiɾ. Babası, Gustave Maupassant 1846 yılında biɾ buɾjuva olan Lauɾe le Poitevin ile evleniɾ. Lauɾe deɾin edebi kültüɾe sahip biɾ hanımdıɾ. Klasikleɾi ve özellikle de Shakespeaɾei çok seveɾ. Çiftin boşanmasının aɾdından Guy ve ağabeyi Heɾvé anneleɾiyle yaşaɾlaɾ. Kıɾ kasabalaɾı ve deniz kıyısında, doğa ile iç içe açık hava spoɾlaɾı yapaɾak büyüɾ. Bu dönemde balıkçılaɾla ava gideɾ, çiftçileɾle sohbet edeɾ. Annesine çok bağlıdıɾ.
Yvetotda gittiği din okulundan atılıɾ. Hayatı boyunca, bu ilk eğitim süɾecinde dine kaɾşı geliştiɾdiği olumsuz göɾüşleɾin izleɾini taşıɾ. sozkimin.com Aɾdından Rouen lisesine başlaɾ. Bu dönemde kendini şiiɾe adaɾ ve biɾçok okul piyesine katılıɾ. Liseyi tamamlamasının hemen aɾdından başlayan Fɾansa Pɾusya savaşına gönüllü olaɾak katılıɾ. Savaşın sona eɾmesinin aɾdından 1871 yılında Noɾmandieyi teɾk edeɾ ve Paɾise yeɾleşiɾ. On yıl boyunca Denizcilik Bakanlığında çalışıɾ. Bu süɾe içinde çok sıkılıɾ: tek eğlencesi Pazaɾ günleɾinde yapılan Seine nehɾi gezileɾi ve tatilleɾdiɾ.
Aşağıdaki Guy de Maupassant sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Guy de Maupassant sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
Aşkın sadece bir hikâyesi vardır ve o zaten hep aynıdır.
Körler krallığında tek gözlüler kral olur.
Kalplerinde yaralar açan olayları, gönüllerinde fırtınalar koparan yaşantıları kolaylıkla unutanlara ne mutlu.
Sonra yatıyor, bir cellatı beklercesine uykuyu bekliyorum.
Gerçekte kötü olan bir davranış kendisini esinleyen düşünce nedeniyle kimi zaman yüce bir davranış olabilir.
Hayatta her şey ayrıntılarda gizlidir...
Sonucu isteyen ona götüren yolları da ister.
İnsan bazen yanılmalara, ölen kimseler kadar hüzünle ağlar.
Biraz da koşulların zoruyla, insanların kanılarında önyargıların payı gerçek yargıların payından çok daha fazladır genellikle...
Neler söyledik birbirimize? Unuttum artık bunları; hepsini, hepsini unuttum.
Bazen silinmeyen öyle şeyler vardır ki.
Onun yanında olunca sessizleşiyor, kulaklarında bir uğultu ve beyninde de bir korku İle hiçbir şey söyleyemediği gibi, bir şey düşünemiyordu. Acaba, aşk denilen şey bu muydu?
Onun yüzüne benzer hiçbir yüz bir daha doğmayacaktır. Asla! Asla! O vücut ve o yüz, bir daha dünya üzerinde görünmeyecektir. Binlerce, milyonlarca, milyarlarca kadın doğacaktır; ama bütün doğacak kadınların arasında o bulunmayacaktır; hiçbir zaman bulunmayacaktır. Ama bu nasıl olur? İşte, insan bunu düşünürken deliriyor.
Haklı çıktım. Bu dünyaya göre bir insan değildim.
Hiçbir mantığın kavrayamadığı sırları vardır gönlün.
Umutlarının, mevki, başarı, ün, servet ve aşk umutlarının yitip gittiği bulanık hayaller içinde birdenbire, büyük zaferlerin yüceliğinde akıp giden şu figüran zincirleri gibi, düşlerinin yaldızlı bulutlarının ardında teker teker kaybolmak üzere gülümseyerek geç
Hayat ne kadar tuhaf, ne kadar değişken! Kendinizi kaybetmeniz ya da kurtulmanız için ne kadar küçük bir şey gerek!
Ben, bizler, medeni dünyanın kadınlarıyız, bayım. Dünya üzerinde yaşayan sıradan dişiler olmayacağız ve olmayı da ret ediyoruz.
Hiç kimse onun ruhundaki gizli ıstırabı bilmiyordu, çünkü hiç konuşmuyor, asla gülmüyordu.
Bir resmin gözleri gibi insanı büyüleyen gözlerin.
İki insana birbirlerine aşık olduklarını söylersen, olurlar.
Sizinle alay edip etmediğimi mi soruyorsunuz hanımefendi? Bir erkeğin hiçbir zaman sevdaya tutulmamış olabileceğine inanmıyor musunuz? İyi ama, ben hiç ama hiç kimseyi sevmedim.
O, benim anam, babam, kardeşim, sevgilim, Tanrım, her şeyimdi.
Aşk, güçlü, tutkulu olmalı... Yakıcı, yıkıcı olmalı... Aşk dünyada hiçbir engel tanımaz, her şeyi kırar geçirir. Kanun, ilke, aile bağlılığı, namus, şeref, onur, her şeyi hiçe sayar, çiğner geçer. Ben aşk diye böylesine derim.
Biliyor musun, insan sevince şeytanlaşıyor.
Her şey görecelidir.
Bunca insan yararlı olmak için birçok şey bulurken kimilerinin de zararlı olmak için kendilerini yorup durmaları olacak şey mi!
Sarhoş gibiydim; köpekler gibi ulumak, uluya uluya gebermek istiyordum.
Burada serüvenimizi anlatacak değilim ben; aşkta tek bir serüven vardır zaten; hep aynı şeydir o; tanıştık, anlaştık, seviştik; hepsi bu kadar. Tam bir yıl onun sevgisiyle, onun kollarının arasında, onun okşayışlarıyla, onun bakışlarıyla, onun sözleriyle sarhoş, onun varlığından kopan her şeye o kadar bağlı, o kadar sarılıp sarmalanmış, öylesine hapsolmuş yaşadım ki, vakit gece miydi, gündüz müydü, ben diri miydim, ölü müydüm, bu dünyada mı, başka âlemlerde mi yaşıyordum, bilmiyordum. Ama öldü işte. Nasıl öldü? Niçin öldü? Bunun da pek farkında değilim.
Hay Allah! Düşündükçe aklı başından gidiyor!
Çekip gitmenin, kaçmanın delice bir gereksinimi, bir geminin fırtınadan kaçması gibi mutsuzluktan kaçma gereksinimini hissediyordu.
Birdenbire hayatın o müthiş sefaleti, boş ümitlerle kendini aldatan kalplerin kara yalnızlığı içime çökmüştü.
Bu varlık, artık hiç yok ve asla var olamayacaktır. Artık o gözler bakmayacak; insan sesleri arasında benzerine rastlanması asla mümkün olmayan o ses, hiçbir şey söylemeyecek, konuşmayacaktır.
Ömür kısa, onu öbür insanlara hizmet ederek, onların acılarını dindirerek, mutluluklarına sevinerek geçireceğim, dedim kendi kendime.
Hey gidi hey, nasıl da gülmüştük o gün!
Kendimden kaçmak için ne yapabileceğimi düşünüyordum. Her yaptığım şey eylemsizlikten daha kötü geliyordu.
Bilinmeyen yerlerde yaşanan o yalnızlık beni korkutur. Kendimi yeryüzünde o kadar yalnız, o kadar küçük hissederim ki, hızla evimin yolunu tutarım.
İnsanlar çoğunlukla kötü niyetli düşünürler.
Söyleyemediklerimizi kalemlerimize söyletmek en büyük zevkimizdir. Çünkü sözler uçucudur.
Zamane erkekleri bugünün kadınlarını kendi canlarını acıtacak kadar sevmiyorlar.
Hiçbir mantığın kavrayamadığı gizleri vardır gönlün.
Nasıl bir geceydi bu Tanrım, nasıl korkunç bir geceydi. Ay ışığı yoktu; zifiri karanlık koyu bir perde gibi yeryüzüne abanmıştı.
Hayatı yaşanmaya değer kılan karşılaştığımız hayatlardır.
Kadınların gözleri keskin, zekaları uyanık, düşünceleri vesveseli olur.
Affedilmenin verdiği acı kadar kötü bir şey olamaz.
Vatanseverlik bir tür dindir; içinden savaşların çıkartıldığı yumurtadır.
Aşk bir ideale ulaşmak için ruhun kanatlanmasıdır.
Başarıyı en kötü biçimde kullanmak, onunla övünmektir.
Devlet öldürebilir; çünkü onun kütüğe kayıt düşürme hakkı vardır. Bir savaşta iki yüz bin adamı boğazlattığı zaman onları yazmanlarının eliyle defterlerinden çizer, çıkarır. İş de biter. Fakat nüfus dairelerinin kayıtlarını hiçbir vakit değiştiremeyen biz, yaşama saygı göstermek zorundayız. Ey hükümet konağı tapınaklarında saltanat süren kütük! Seni selamlarım, sen doğadan da güçlüsün. Ah! Ah!
Aslında güzel yazılmış beğendim ama daha kısa olabilir çünkü baya uzun ben kendim kısalttım ama onu hatadan saymıyorum gayet güzel olmuş BEĞENDİM(Emeğe saygı yapanların eline sağlık)