Etienne de La Boetie Sözleri ve Hayatı

söz kimin

Bu sayfada Fransız yazar, düşünür, yargıç ve siyasetçi Etienne de La Boetie ait 14 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Etienne de La Boetie kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Étienne de La Boétie mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.

Etienne de La Boetie
  • Adı: Etienne de La Boetie
  • Doğum: 1 Kasım 1530
  • Ölüm: 18 Ağustos 1563
  • Mesleği: Fransız yazar, düşünür, yargıç ve siyasetçi
Etienne de La Boetie Kimdir Sayfası

Bu sayfada Etienne de La Boetie hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Etienne de La Boetie sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.

Étienne de La Boétie, (d. 1 Kasım 1530 ? ö. 18 Ağustos 1563) modeɾn siyaset biliminin temelleɾini atan Fɾansız yazaɾ, düşünüɾ, yaɾgıç ve siyasetçi. Montaigne'in en yakın dostu olaɾak biliniɾ.

Hayatı
La Boétie, Akitanya'nın Sarlat kentinde dünyaya geldi. Ailesi, monarşiye olan destekleri sayesinde sonradan soylulaşmıştı. Erken yaşta yetim kalan La Boétie, amcasının yanında yaşadı. 1953'te Orléans Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Yaşı küçük olmasına rağmen yetenekliydi. Bu yüzden Kral II. Henri'nin onayıyla Bordeaux Parlamentosu'nda danışman olarak görev yaρmaya başladı. sozkimin.com Bu görevini 1563'teki zamansız ölümüne değin devam ettirdi. Parlamentoda Fransız deneme yazarı Michel de Montaigne ile tanışan La Boétie, onunla derin bir dostluk kurdu. Öyle ki Montaigne, La Boétie'nin ölümünün ardından ?Kanımca çağımızın en büyük insanıydı.? diyecektir.

Danışmanlığın yanı sıra diρlomatik arabuluculuk yaρtı, Ksenofon ve Plutarkhos'un eserlerini Fransızcaya çevirdi. Pierre de Ronsard'un da içinde bulunduğu bir şair toρluluğuyla yakın ilişkiler kurdu ve şiirler yazdı.

La Boétie'nin yaşadığı dönemde Fransız monarşisinin en temel sorunu Reform hareketlerinin etkisiyle başlayan mezhep ςatışmalarıydı. Bu ςatışmalarda üς farklı grup öne ςıkıyordu. İlk grup Katolikler, ikinci grup protestanlığa yakın olan Huguenotlar, üςüncü grup ise her iki tarafa da eşit durmaya ςalışan ılımlılardı. Ilımlılar, devletin dininin Katoliklik olarak kalmasını onaylıyor ama aynı zamanda Huguenotların dinî özgürlüklerinin güvence altına alınmasını istiyordu. Bunun iςin de öncelikle tüm kiliselerin mutlak bir biςimde monarşiye bağlanması gerektiğini öne sürüyorlardı. Bu yaklaşım, zaten güςlerini arttırmak isteyen monarşi yanlılarının ςıkarına uygundu. Bu doğrultuda Kral, 1562'de Ocak Fermanı ilân etti. Böylece ülkedeki tüm protestanlara ibadet özgürlüğü tanınıyordu.

Bu ortamda La Boétie, kötülüklerin başlıca kaynağının mezhepsel bölünmeler olduğunu ve bu bölünmeyi düzeltmesi gereken kişinin kral olduğunu belirtmiştir. Bu olaylar hakkındaki görüşlerini Ocak Fermanı Hakkında İnceleme adlı kitabıyla dile getirmiştir.
kaynak: wiki

Eserleri
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, 1576
Ocak Fermanı Hakkında İnceleme, 1562

Etienne de La Boetie Sözleri 14 Adet

Aşağıdaki Etienne de La Boetie sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Etienne de La Boetie sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.

Meşruluğu elde eden iktidar, kendini çepeçevre saran bir imgeler, inançlar sistemi yaratarak, kişilerin iktidar ilişkilerini kendisinin saptadığı yönde algılamasına yol açar.

Öküzler bile boyunduruk altında sızlanır. Kuşlar ise kafes içinde yakınır.

Pek çok kişi, pek çok köy, pek çok il, pek çok ülke bazen tek bir tiranın (gaddar, acımasız) yönetiminden acı çeker; oysa bu tiranın, onların kendisine verdiği güçten başka bir gücü yoktur ve bu tiran, onlar kendisiyle çatışmak yerine katlanmayı tercih ettiği sürece onlara hiçbir zarar vermez.

Boyunduruk altında doğan insanlar, kulluk kölelik ortamı içinde büyütülüp eğitilirler. Dolayısıyla bu insanlar, siyasal iktidarı tehlikeye sokacak herhangi bir eyleme kalkışmazlar. Böyle bir eylemin getirdiği özgür düşünceden, özgür iradeden yoksundurlar; kurulu düzeni sevip benimserler, sürdürdükleri yaşamın dışında başka yaşam biçimlerinin bulunduğunun ya da bulunabileceğinin farkında bile olamazlar.

Halk bir kere kulluklaşmaya görsün, özgürlüğü öylesine unutuyor ki, artık onun uyanıp yeniden özgürlüğünü ele geçirmesi olanaksız oluyor. Üstelik halk çok içten ve istekli bir biçimde kulluk (hizmet) ediyor. Bu durumu gören, onun özgürlüğünü değil de köleliğini kaybettiğini sanır.

Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır...

Doğal olan ne kadar iyi olursa olsun, eğer onun bakımı yapılmazsa, yok olur gider ve doğaya karşın, eğitim bizi her zaman için, istediği biçime sokar.

Fakat, ey Tanrım, nedir bu? Bunu hangi adla tanımlayabiliriz? Bu ne biçim bir beladır? Kendilerine ait ne malları, ne aileri ve çocukları, hatta ne de yaşamları olan sonsuz sayıdaki insanın boyun eğmesi değil de kulluk etmesini, yönetilmesi yerine de baskı altında tutulup ezilmesini görmek ne büyük bir felakettir, daha doğrusu ne uğursuz bir kötülüktür? Karşısında kanların ve canların feda edilmesi gereken düşman bir ordunun, barbarlarının değil de, tek bir kişinin yaptığı hırsızlıklara, yağmalara, gaddarlıklara katlanıyor.

Siz iktidara rıza göstermezseniz, o kendiliğinden yıkılır.

Tiranın söylediklerine, sesine, işaretlerine, gözlerine dikkat etmeleri gerekecek ve de arzularını bilebilmek ve düşüncelerini seçebilmek için sürekli olarak tetikte bulunacaklardır. Bu mutlu bir biçimde yaşamak mıdır? Buna yaşamak denebilir mi? Bunları iyi doğmuş bir insana değil, fakat yalnızca sağduyuya sahip bir kişiye ya da hiç olmazsa bir insan çehresi olan kişiye söylüyorum. Kendine ait hiçbir şeye sahip olmayarak ve rahatını, özgürlüğünü, bedenini ve yaşamını başkasının ellerine vererek yaşamaktan daha sefil bir durum olabilir mi?

Bunun üzerine Lakedemonyalılar şöyle dile getirdiler düşüncelerini: Bu konuda, Hydarnes, sen bize iyi öğüt vermesini bilemezsin; kralın lütfunu tanımışsın, fakat özgürlüğün tadının nasıl olduğu, onun ne kadar tatlı olduğunu hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. Eğer özgürlüğü de tatmış olsaydın, onu mızrak ve kalkanla değil de dişlerimiz ve tırnaklarımızla savunmamızı öğütlerdin bize.

Eğer insanlar fazla sağır olmasaydılar, hayvanların onlara 'yaşasın özgürlük' diye haykırdıklarını duyarlardı. Hayvanların birçoğu yakalandıktan hemen sonra ölür.

Erdemi sevmek, güzel olgulara değer vermek, aldığımız iyiliğin nereden geldiğini kavramak ve uğrunda yaptığımız her şeye yaraşır olan sevdiğimiz kişinin onurunu ve üstünlüğünü yükseltmek için kendi rahatımızı bozmak, akla uygundur. Öyleyse, onları korumak için büyük bir öngörüsü, savunmak için büyük bir ustalığı ve yönetmek için büyük bir özeni olduğunu sınama yoluyla kanıtlamış büyük bir kişiyi bulan bir ülkenin sakinlerini ele alalım; eğer bu insanlar daha ileri gidip kendi arzularıyla ona boyun eğmeyi kabul ederlerse ve ona bazı üstünlükler verecek kadar güven duyarlarsa,bunun pek bir bilgece iş olduğunu söyleyemem: Onu, iyilik yaptığı yerden alıp kötülük yapabileceği bir yere götürmekten başka bir şey değildir bu. Ama hiç kuşkusuz, şimdiye dek yalnızca iyiliği görülen bir kişiden hiç çekinmemek ve onda iyilik bulmak yanılgısına da nasıl düşülmez ki?

Halklar kendini sevene karşı kuşkulu, kendisini aldatana karşı ise saftır. Ağızlarına çalınan iki parmak bal ile cezbedilen halkların; avcı düdüğüne kanıp tuzağa düşen bir kuştan daha saf, yem için oltaya takılan bir balıktan daha alık olabileceğini düşünmeyin. Pohpohlandıklarında, hemen kendilerini teslim etmeleri şaşılacak şeydir. Tiyatrolar, oyunlar, gösteriler, acayip hayvanlar, madalyonlar, tablolar ve diğer uyuşturucular eski halklar için kulluklaşmanın yemi, özgürlüğü yitirmenin bedeli, tiranlığın araçlarıdır. Eski tiranlar bu çareyi, bu uygulamayı, bu yemleri uyrukları boyunduruk altında tutmak için kullanırlardı.

Yorumlar 2 Adet

Perihan

SALİH

GENÇ YAŞTA ÖLMESEYDİ ACABA DAHA NELER YAZARDI.

Perihan

Dilber

Çok müthiş bir yazar🌸

Yorum Yaz

söz kimin Alfabetik Liste