Barış Bıçakçı Sözleri ve Hayatı

söz kimin

Bu sayfada Yazar Barış Bıçakçı ait 50 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Barış Bıçakçı kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Barış Bıçakçı mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.

Barış Bıçakçı
  • Adı: Barış Bıçakçı
  • Doğum: 1966
  • Mesleği: Yazar
Barış Bıçakçı Kimdir Sayfası

Bu sayfada Barış Bıçakçı hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Barış Bıçakçı sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.

Barış Bıçakçı 1966'da Adana'da doğdu. Hüseyin Kıyaɾ ve Yavuz Saɾıalioğlu ile biɾlikte, Ocak 1994 ve Ekim 1997 taɾihleɾinde iki şiiɾ kitabı yayımladı. İlk ɾomanı Heɾkes Heɾkesle Dostmuş Gibi (2000) yılında İletişim Yayınlaɾı taɾafından yayımlandı. İletişim Yayınlaɾı'nca yayımlanan diğeɾ kitaρlaɾı: Heɾkes Heɾkesle Dostmuş Gibi (2000), Veciz Sözleɾ (2002), Aɾamızdaki En Kısa Mesafe (2003), Bizim Büyük Çaɾesizliğimiz (2004), Bahaɾda Yine Geliɾiz (2006), Biɾ Süɾe Yeɾe Paɾalel Gittikten Sonɾa (2008), Sinek Isıɾıklaɾının Müellifi (2011).

Barış Bıçakçı Sözleri 50 Adet

Aşağıdaki Barış Bıçakçı sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Barış Bıçakçı sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.

Bana, insan yalnızca kendini anlayabilirmiş gibi geliyor. O da zaman zaman.

Hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil. Her şey hatırlandığı gibi.

İnandırıcı olmak için önce senin inanman gerekir.

Ben doğru dürüst konuşamadığım, konuşmaktan tat alamadığım birine aşık olamam.

Bana ikimiz aynı insanmışız gibi baktı. Ben onun devamıymışım gibi...

Bilirim, ulaşamamak seni altüst etmez, sen ulaştığın şeyi kaybedersen dağılırsın.

Ah şu önlerinden sarkan şeyi varlıklarının muskası sananlar.

Bir insanı anlamak için onu sevmek gerekir. Peki ama sevmek için ne gerekir? İşte tam bu noktada nedensizliğin arsız kuşları üzerinize pisler. Ciddiyim, bir de bakmışsınız, seviyorsunuz. Biri çıkar karşınıza, balkon yıkamanın çok güzel bir şey olduğunu söyler, seversiniz.

Aşk bir gösteri sanatıdır. Taklitle öğrenilir.

Bilirim, ulaşamamak seni alt üst etmez, sen ulaştığın şeyi kaybedersen dağılırsın.

Şiir çaredir bir bakıma ölüme. Özellikle de son dize ve her şeye çengel atan kafiye.

Hayat devam eder. Bazı çiçekler susuzluğa ve unutulmaya dayanır. Hayat her zaman devam eder, bunu herkes bilir.

Hareket etmezsen acı üzerinde birikir.

Bütün sıkı ilişkiler bir azınlıktır çünkü. Sırtlarını

Kör biri görmeye başlayınca ne olur biliyor musun? Her gördüğüne inanır!

Kitaplar bir bakıma başarılmış, tamamlanmış şeylerdir. Oysa hayat başarılamayan ve tamamlanmayan şeylerle doludur.

En büyük ahlaksızlık, demiştim kendi kendime, bir aşkı yaşamamaktır. Hayatı mümkün olan en geniş haliyle yaşamak gerekir.

Ne tuhaf dünya, şikayet edecek bir komşu beklerken kitap isteyen biri çalıyor kapıyı.

Köylüler doğar yaşar ve ölür; şehirliler ise doğuyorlar, yaşıyorlar ve ölümden korkuyorlar.

Kadın erkek ilişkileriyle, özellikle de heyecanın yok olmaması konusuyla bütün bilimler el ele verip ilgilense yeridir bence.

Her şey bir şeyin etrafında hiç durmadan döner, insanın payına düşen sarhoşluktur.

Galiba geçmişe bakmak geleceğe bakmaktan daha heyecanlı.

Evrendeki en bol elementin, hidrojen ile helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.

Yaşamak aslında birbirinden kopuk yaşantılar arasında bağlantılar kurmaktır. Bir hatırayı diğerine bir fotoğraf albümü değil yaşayan bir insan bağlar.

Hayat tesadüflerle doludur ve o kadar doludur ki insan günün birinde kendi gençliğine tesadüf edebilir.

Aşık olmak böyle bir şey miydi? Dinlediğin hikayelerin kahramanlarıyla özdeşleşmek miydi?

Kötü olduğumuzda en fazla susarız biz, birbirimize bakmayız. Karpuz yeriz.

Halbuki sızıntı hep vardır, ip gibi, yaşadıklarımızdan, okuduğumuz kitaplardan, seyrettiğimiz filmlerden zihnimize akan bir şeyler hep vardır.

Ev kuşuyduk biz. Radyo dinlerdik, çay içip bisküvi yerdik, bu da yetmezdi bisküvimizi çaya batırırdık. Gülüşümüzün bütün dişleri tamamdı da gençliğimizin üç dişi eksikti.

Halbuki yalnızca bedeniz ve bununla baş edemediğimiz için ruh diye bir şey icat etmişiz. Doğrusu parlak fikir.

Bir de bakmışsınız, seviyorsunuz. Biri çıkar karşınıza, balkon yıkamanın çok güzel bir şey olduğunu söyler, seversiniz.

Liman bazı kadınlar için erkek ismidir.

Tanrı varsa onu tesadüflerde aramak gerekir.

Gençlik sancılarının hayatı anlamsız kılan ani ölümlerle birleştiğinde neler olabileceğini ikimiz de seziyorduk. Çok şey konuşmak istiyor, konuşamıyorduk.

benden okumak için kitap önermemi isteyenlerin kalbimi de istediklerini sanıyordum; hâlâ öyle!

Saatler sürdüğü olur bir satranç maçının; ama yine de ölümden, terk edilişten daha kısa sürer; hele bir de rakibin tuzaklarına bilerek düşerseniz.

Önce aşk vardır. Hatırlamak da, acı çekmek de, sevgilimize vereceğimiz çiçeğin fotosentezi de ondan sonra başlar.

Bir armağan, bir mucize olduğu söylenen şu hayatın saçma sapan bir şekilde bitebileceğinden korktum hep. İçimde böyle bir korku varken de hayatın tam da bu şekilde, yani saçma sapan bir şekilde sürdüğünü anlamadım. Asıl bundan korkman gerektiğini anlamadım.

Mucize bekleyen herkes eninde sonunda fizik yasalarıyla yüzleşmek zorundadır.

Okurken yere yakındım ama yine de uçar gibiydim.

Bu dünyada hiçbir şey göründüğü hatta yaşandığı gibi değil, her şey hatırlandığı gibi.

Başka türlü nefes alınmaz. Başka türlü yaşanmaz. Başka türlü aşk olmaz. Yaptıklarımızı olumlayan yasalar buluyoruz; sanırım aklımız böyle işliyor: Buyurgan iç huzurumuzun boynu bükük kölesi olarak.

İkinci mektubunu dersteyken yazmıştın: Dışarıda yağmur yağıyor, hoca kısmi türevi anlatıyor ve ben seni düşünüyorum.

Aşk başta anlam olmak üzere pek çok şeyi karşısına alır. Huzuru örneğin, kararlılığı ve dengeyi. Kendine kendine sözler verirsin. Boşunadır.

Bütün sevgili anların, geçmişindeki bütün güzel yaşantıların bir gün geri döneceğine inandırmıştı kendisini. Yoksa, yani bu doğru değilse, yaşamanın anlamı ne ?

Hayat yine de kitapta durduğu gibi durmuyor.

İnsan, evet, simyacıdır; kıymıkları, çizikleri, ufacık şeyleri soy bir kedere dönüştürmeyi başarmıştır. Evrenin muazzam boşluğu madde, anti-madde ve keder ile doludur...

Yalnızlık su gibidir, içinde durduğu insanın şeklini alır.

Çünkü hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil. Her şey hatırlandığı gibi.

İncecik bir gündüzsün sen, Salıyla çarşamba arası.

Yorumlar 1 Adet

Perihan

ahmet

seviyoruz seni barış bıçakcı

Yorum Yaz

söz kimin Alfabetik Liste