Bu sayfada İngiliz şair ve yazar Anne Bronte ait 39 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Anne Bronte kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Anne Brontë mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Anne Bronte hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Anne Bronte sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Anne Bronte, İngiliz romancı ve şair ve Bronte edebiyat ailesinin en genç üyesiydi.
Anne Bronte, İngiltere Kilisesi'nde fakir bir İrlandalı din adamı olan Patrick Bronte'nin kızıydı. Anne, hayatının çoğunu ailesiyle birlikte Yorkshire bozkırlarındaki Haworth mahallesinde yaşadı. Bunun dışında 1836 ve 1837 yılları arasında Mirfield'de bir yatılı okula gitti ve 1839 ile 1845 arasında başka bir yerde mürebbiye olarak çalıştı. İlk romanı Agnes Grey, 1847'de Uğultulu Tepeler ile yayımlandı. İkinci romanı The Tenant of Wildfell Hall 1848'de yayınlandı. The Tenant of Wildfell Hall'ın ilk feminist romanlardan biri olduğu düşünülüyor.
Üç kız kardeş, Charlotte Bronte, Emily Bronte ve Anne Bronte Kuzeybatı İngiltere'de Thornton'da doğdu.
Bronte kardeşlerin en küçüğüdür. “Agnеs Grеy” adlı bir roman yazmış, bu еsеrindе öğrеtmеnlik hatıralarını başından gеçеnlеri anlatmıştır. Annе Brontе kitabı yayınlandıktan bir yıl sonra 29 yaşında öldü.
Branwell'in (annesi) ısrarlı sarhoşluğu, sağlığının bozulmasını gizledi ve 24 Eylül 1848'de öldü. Ani ölümü aileyi şok etti. 31 yaşındaydı. Nedeni kronik bronşit – marasmus, olarak kaydedildi, ancak muhtemelen tüberkülozdu. Aile 1848 kışında öksürük ve soğuk algınlığından muzdaripti ve Emily Bronte çok hastalandı. İki ay içinde kötüleşti ve 19 Aralık sabahına kadar tıbbi yardımı reddetti. Çok zayıftı ve "doktor çağırırsanız şimdi onu göreceğim" dedi. Ama Emily o öğleden sonra saat iki sularında 30 yaşında öldü.
Aşağıdaki Anne Bronte sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Anne Bronte sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
O gençlerle evlenseydin, belki pişman olurdun. Sana sevmediğin adamla evlenmemeni söylediğim zaman sadece aşk için evlen de demedim, çünkü evlenirken göz önünde tutulması lâzım gelen bir sürü şey var. Kalbini sıkı tut, onu ancak lâyık olan birine ver.
İstemediğin bir erkekle evleneceğine, kendini köle diye sattır daha iyi.
Hayır! Ondan nefret etmeme, ölümünü istememe rağmen kendisini Tanrı?ya bırakıyorum. Kendimden de tiksiniyor, yaşamak istemiyorum. Fakat bu da Tanrı'nın elinde.
Unutmak istemekle elde edilmez. Her isteyene de güvenemem. Karşımdaki güvene lâyık olmasını bilmelidir.
Cömert ruhlu bir erkek kendisinden zayıf olanı ezmekten çok, korumaktan zevk duyar.
Bayılmak sevmek demek değildir ki.
Göre insanın ümitleri tam olarak ölümle birlikte kesiliyor...
Bana göre romantik fikirlerle gerçek, sanıldığının tersine, birbirine çok bağlıdır. Evet, gençlikteki cömertçe düşünceler hayatta karşılaşılan çirkin olaylar dolayısıyla değişir, kararır ama, bu onların yanlış olduğunu ispat etmez ki.
Sevgin bu kadar çabuk bitiyorsa, demek ki işin başında da öyle derin, kuvvetli değildi.
Gerçek dostluktan önce yakın ahbaplık gelir.
Kocamın kusurları ne olursa olsun, bunları yabancıların ağzından duymaktan hoşlanmayacağımı bilmelisiniz.
Kadınlar yaradılıştan sadıktırlar. Bir kadın bir tek erkeği, sadece onu, körce, delice onu sever.
O sana kalbini veriyorsa bunu minnet, şükranla atmalısın... Kalbini elinden geri alamaz diye kendisiyle alay etmemelisin... Kalbini kırmamalısın.
Hareketlerin gerçekten kusursuz. Fakat düşüncelerinin de değişmesini isterdim. Senin iyiye kötü, kötüye iyi gözüyle bakmana üzülüyorum. Daha derin düşünmeni, daha yüksek emeller peşinde koşmanı arzuluyordum.
Evlenmeden önce bir hayli düşünürdüm. Bir genç kız evlenirken çok dikkatli davranmalıdır.
Senin çağında her şeye aşk hâkimdir, benim yaşımda ise altın.
Gururum da bana yardım etmiyor. Beni bu hale soktu, şimdi de bu ıstıraptan kurtarmıyor.
Beni hakir görüyor. Çünkü kendisini sevdiğimi biliyor.
Genç hanımların resimlerinin arkası da mektuplarının altındaki hamişler gibi son derece ilgi verici oluyor.
Günahlarından nefret etsem bile, o günahkârı seviyorum. Şüpheleriniz doğruysa, o zaman onu kurtarmak en büyük ödevim olacaktır.
Bir aşık gözüyle gördüğün, bayıldığın şeyler ileride bir koca olarak seni bedbaht edebilir.
Paradan sonra güzellik ahlâksız erkekleri çok çeken bir şeydir. Bu yüzden de zengin, ya da güzel bir kızın başı dertten kurtulmaz.
Çünkü dünyada evlenebileceğim ancak birkaç erkek var. Bunlarla da tanışabileceğim! Pek sanmıyorum. Tanıştığımı farz edelim, o zaman ya evli olacak, ya beni beğenmeyecek.
Ümitlendiğim için gülüyordum. Fakat gözyaşıyla gülümsemenin bence farkı yok artık. Bunlar benim belirli hislerimi de ifade edemiyor. Ben bazen mesut olduğum zaman ağlar, üzüldüğüm zaman da gülerim.
Fena haber çabuk yayılır.
Senin arkadaşlığını başka kadınların aşkına tercih ederim.
İnsan karşısındakinin gözlerine bakar, onun kalbinin derinliklerini bile görebilir. Karşındaki isterse, bir iki dakika içinde sana ruhunun yıllarca keşfedemeyeceğin derinliklerini gösterir.
Aşk meselelerinde neşeli, masum bir çocuk kadar iyi ara bulucu yoktur. O, ayrılmış kalpleri birleştirir, soğukluğu eritir, âdet ve örf uçurumunun üzerine köprü kurar, korku, çekingenlik, gurur duvarlarım bir darbeyle yıkar.
Katiyen kırılmam. Çünkü ben sev... Arkadaşlarımın yanında sessiz sedasız oturmaktan da hoşlanırım.
Bizden yüksek, saygıya lâyık insanlara iftira atmaktan başka bir şey bilmiyorsak hiç konuşmayalım daha iyi.
Sevdiklerimize bu kadar inanmak hoş bir şey. İnşallah hayal kırıklığına uğramazsınız.
Beni memnun etmek istiyorsanız, anneciğim, önce kendi rahatınızı düşünün.
Bir kadm özür diledikten sonra artık dargınlığa devamda mânâ yoktur elbet. İşte bu yüzden ilk defa Helen Graham?dan dostça ayrıldım, elini de bu defa öfkeyle değil, saygıyla sıktım.
Bazılarının içkiden katiyen vazgeçemediklerini duymuştum. Mutlak pehriz fenaysa, ki herkes bu fikirde değil, haddinden fazla içkiye düşkün olmak daha da berbat, daha da feci bir şey. Bazı anneler, babalar çocuklarına içki içmeyi yasak ederler. Fakat onların sözleri her zaman dinlenmez. Hele çocukların yasak olan şeylere karşı büyük bir merakları vardır. Çocuk başkalarının beğendiği, bayıldığı, fakat kendisine yasak edilen içkiyi içmek için kıvranır. Günün birinde içer de. Bu da tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu hususta fazla bilgi sahibi değilim, fakat, Bayan Markham, anlattığınıza göre Bayan Graham'm plânı acaip olmakla beraber hiç de fena değil. Zira çocuk artık gizlice içki tatmak, içmek arzusunu duymayacak, çünkü o içki içmiş, hepsinden de tiksinmiş.
Bir anne oğlunun kendisini aşağı görmesini istiyorsa onu evden çıkarmasın, hayatını çocuğun kaprislerini, saçma - sapan arzularını yerine getirmekle geçirsin.
Her iki cinsiyetin de zayıf olduğuna, hemen hatâ yapabileceklerine kanisiniz. Fakat bir hata, bir günah gölgesi kadını mahvederken, erkeği kuvvetlendiriyor. Böyle tecrübeler, bayağı bir teşbih kullanalım, meşeyi sağlamlaştıran fırtına gibi bir şey. Belki yaprakların dökülmesine, ince dalların kırılmasına sebep oluyor ama, köklerin toprağa daha sıkıca sarılmasını, ağacın iyice gürbüzleşmesini sağlıyor. Oğullarımızın meziyetlerini tecrübelerle ispat etmesini istiyorsunuz. Buna karşılık kızlarımızın başkalarının tecrübelerinden dahi istifade etmelerine taraftar değilsiniz. Bence çocuklar hem başkalarının tecrübelerinden istifade etmelidir, hem de fenayı reddetmeyi, iyiyi seçmeyi önceden öğrenmelidirler. Zavallı bir kızı, elinde düşmanlarına karşı kullanabileceği silâhlar olmadan, yoluna ne gibi tuzaklar çıkacağım bilmede fırlatıp ortaya atamam. Aynı şekilde onu kendine karşı olan saygısını, güvenini sarsacak kadar da sıkı bir kontrol altına sokmam. Oğluma gelince... Mükemmel, meziyetli bir erkek olmayacaksa onun ölmesini tercih ederim!
Fakat en iyi çare onu tuzaklara karşı kuvvetlendirmektir, bunları yolundan kaldırmak değil.
Oğlunuzun hayat yolunda şerefiyle ilerlemesini istiyorsanız, yolunun üzerindeki taşları temizlemeyin, onun yerine, kendisine bu taşların üzerinden atlamasını öğretin. Aynı şekilde, o yolda kendisini elinden çekerek de götürmeyin bırakın tek başına ilerlemesini öğrensin.
Biz aksi huylu erkeklerin o mahlûklardan hoşlanmaması tabiî bir şey zira hanımlar onları o kadar sever, o kadar çok öpüp okşar ki.
Unutmayın ki, karşınızdakini nasıl yargılarsanız, siz de öyle yargılanacaksınız. Charlotte Bronte
ilginç bir aile ama güzel