Bu sayfada Şair Anna Ahmatova ait 30 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Anna Ahmatova kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Anna Andreevna Gorenko mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Anna Ahmatova hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Anna Ahmatova sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Anna Ahmatova, yaɾım yüzyıl boyunca ɾomantik ve duygusal Sankt-Peteɾbuɾg geleneğinin en önemli temsilcisi Ukɾaynali şaiɾ.
Ahmatova'nın çalışma alanı, kısa liɾik şiiɾleɾi evɾenselleştiɾmekti. 1935-1940 aɾasında Stalinist teɾöɾ olaɾak bilinen dönemde Requem adlı tɾajik şaheseɾiyle öne çıktı. Eseɾleɾinde Stalinizm gölgesinde yaşayan yaɾatıcı kadınlaɾın kadeɾini, zaman ve anı olaɾak tüɾlü temalaɾla anlatıɾ.
Odessa'da Bolşoy Fontan'da doğdu. Anne ve babası 1905'te ayɾıldığı için mutlu biɾ çocukluk geçiɾmedi. Kiev, Tsaɾskoe Selo ve Sankt-Peteɾbuɾg'da Smolny Enstitüsünde eğitim aldı. 11 yaşında şiiɾ yazmaya başladı ve sevdiği şaiɾleɾ Racine, Puşkin ve Baɾatinski'den esinlendi. Babası şaiɾliğin isimleɾinin saygıdeğeɾliğine gölge düşüɾeceğine inandığı için, Ahmatova tataɾ olan büyük annesinin soyismini kullandıf. O zamanki Rus eɾkek şaiɾleɾin çoğu Akhmatova'ya olan aşklaɾını ilan etmişleɾdiɾ,o ise Osip Mandelstam'ın ilgisine kaɾşılık veɾmiştiɾ.Osip Mandelstam'ın kaɾısı Nadezha Mandelstam daha sonɾa Hope Against Hope adlı otobiyogɾafisinde Akhmatova'yı affetmiştiɾ. 1910 yılında genç şaiɾ Nikolay Gumilov ile evlenmiştiɾ. sozkimin.com Kocası Ahmatova'nın şiiɾleɾini ciddiye almadı ve Alexandeɾ Blok'un kocasının şiiɾleɾini teɾcih ettiğini öğɾendiğinde saɾsıldı. Oğullaɾı Lev Gumilyov 1912 yılında dünyaya geldi ve Neo Avɾasyacı ünlü biɾ taɾihçi oldu.
Gümüş Çağ
1912'de ilk derlemesi Evening'i yayınladı.
1914'te ikinci derlemesi Rosary yayınlana kadar "Akhmatova'dan sonra" binlerce kadının şiirini oluşturdu. Erken şiirleri genellikle, bir adamı ve bir kadını resmeder. Onların ilişkisinin en acı, muğlak anlarını kaρsamaktadır. Böyle ρarçalar çok örnek alındı, sonra Nabokov ve diğerleri tarafından taklit edildi. Akhmatova, şöyle söyler: "Ben, bizim kadınlarımıza nasıl konuşulması gerektiğini öğrettim, ama onları sessizleştirmenin nasıl olacağını bilmem".
Aşağıdaki Anna Ahmatova sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Anna Ahmatova sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
Bir bilseydin, nasıl bitkindim,
Döşeğe uzanamayacak denli bitkin.
Batan güneşin ışınlarının
Çamların karası üzerinde sönmesi
Beni çılgına çeviren bir sesin tınısı
Tıpkı seninki, tıpkı.
Hayır, ben değil, bir başkası çekiyor acıyı.
Böylesine dayanamazdım ben.
Ve kara çarşaflar örtüyor
Örtüyor başa gelenleri.
Ve gece fenerlerini de götürüyorlar...
Gece. Zifiri gece.
Başımda işim çok bugün:
Belleği sonuna değin öldürmek gerek,
Taşlaşması gerek ruhun
Ve yaşamayı yeniden öğrenmek.
Her şey uçup gitti duru bir siste,
Aynaların dibinde kül oldu bir sancı
Ve artık geri gelmez olanı işte
Çalmaya başladı o burunsuz kemancı.
Gerçekleşemeyen buluşma hıçkırarak ağlıyor yol kenarında.
Kimi bir şeyler arar sevecen bakışlarda,
Kimi de içer güneş ışıklarına değin,
Benimse dizginsiz vicdanımla
Hesaplaşmadır her anı gecemin.
Ve övgülerinizin dumanı kararttı
Yuvamı, o yağmalanmış yuvamı
Sonra şöyle dendi: Daha fazla eriyemez kişi
Daha fazla sevemez kişi...
Gövdesinden ayrılmak isteyen bir gölge gibi
Ruhundan ayrılmak isteyen bir beden gibi.
Unutulmak istiyorum ben de, tıpkı onlar gibi.
Tüm unutanlardan daha unutkanım,
Usulca yüzüp gidiyor yıllar.
Gülmeyen gözlerimi, öpülmeyen dudaklarımı
Geri döndüremem hiçbir zaman.
Kuyunun dibinde ak bir taş gibi
İçimde bir anı bilmiyor durmak.
Bu içimin sevincidir ve kederi,
Savaşamıyorum ve istemem de savaşmak.
Yakından bakan herkes, sanırım,
Birden görür gözlerimde bunları.
Hüzünlenir ve düşüncelerle dalgın
izler bu öyküde derin ağrıları.
Bilirim, tanrılar dönüştürdüler
Maddeye insanoğlunu bilinci öldürmeden.
Yaşasın diye hep bu olağanüstü hüzünler
Benim anılarıma dönüştün sen.
İnsanların yakınlığında gizli bir sınır var, ne tutku aşabilir onu ne de delice sevmek.
Şiirlerim de yalnız senin sesin var
Senin şiirlerinde, biliyorum benim soluğum esiyor.
Sevmiyor mu, istemiyor musun görmek?
Ah, nasıl yakışıklısın melun!
Oysa çocukluğumdan kanatlıydım ben,
Şimdi yükselip uçamıyorum.
Gözlerime sis iniyor perdelerle,
Karışıyor eşyalar ve yüzler,
Ve yalnızca kızıl bir lale,
Bir lale senin yakan üzerinde.
Hayır, ben değilim bu acıyı çeken, başka biri.
Ben yürek yetiremedim. Kara, kapkara
örtülere sarsınlar olup biten her şeyi,
Söndürüp karartsınlar sokak lambalarını da,
Gece.
Beklediğim ölüm saati mi yoksa?
Ah, yüreğim nasıl acılı, delik deşiktir!
Şimdi dans eden şu kadınsa,
Kuşkusuz, cehennemliktir.
Hafif haftalar yolcu,
Ne olup bittiğini anlayamadım ,
Bu uykusuz geceler, yavrum ,
Nasıl baktılar sana mapusta,
Nasıl bakıyor geceler hâlâ sana
O yakıcı atmaca gözleriyle,
Ölümden söz ederek
Ve o bitmeyen çilenden.
Ah!Artık hiçbir nesne tanış değil bana
Şu kulelerin parıltısı,bu suların yansısı kadar.
Yüreğim, alabildiğine yorgunsun.
Duyuyorum ağır ve sessiz vurduğunu ...
Ben okudum, biliyor musun,
Ruhların ölümsüz olduğunu.
Bulunmadı gizli yüzüğüm,
Uzun bekledim durdum da,
Nazlı bir tutsak gibi şarkım bir gün
Öldü benim bağrımda.
Sen güneşle soluyorsun, ben ay ile
Ama aynı aşkla yaşıyoruz ikimizde.
Bazılarının ilkbahar dedikleri şey yalnızlıktır benim sözlüğümde.
Bugün çok işim var,
Belleğimi öldürmek sonuna kadar,
Ruhumu taşa dönüştürmek,
Yeniden yaşamayı öğrenmek.
Senin hayalin gizemli yitiştir,
Ölümün sessizliğe yalnızca kurban olduğu.
Her şeyi yeni gibi algılıyorum.
Nemli nemli kokuyor her kavak.
Susuyorum. Susuyor ve hazırlanıyorum
Yeniden sana dönüşmeye, toprak.
Giderayak bir bakmadı göz ucuyla ...
Ona söylüyorum ben bu şarkıyı.
Bir meşale, gece, son kucaklama,
Yazgının yaban çığlığı gelirdi eşiğinden.
Cehennemden ilençler yolladı yazgıya
Ve cennette de silemedi onu belleğinden.
Ama pişmanlık gömleğiyle yalınayak,
Bir mum ışığıyla elinde yanan,
Geçmedi sevgili, hain ve alçak
Hem ayrılıklarımızı seviyoruz, Hem saatlerini kısa buluşmalarımızın.
Aynı bardaktan içmeyeceğiz.
Ne sıcak şarabı, ne suyu,
Kuşluk vakti öpüşmeyeceğiz,
Pencereden bakmayacağız akşama doğru.
Sen güneşle soluklanıyorsun, ben ayla,
Ama düştüğümüz aynı SEVDA
Mezar taşı gibi dursun varsın. Benim yaşamım üzerinde aşk.
Ben kadınlara konuşmayı öğrettim... Ama, tanrım, nasıl susturmalı bunları şimdi!
İnsanların yakınlığında gizemli bir çizgi var, bu çizgiyi aşamaz tutku ve ölesiye sevmek. Korkunç bir işsizlikta varsın birleşsin ağızlar ve çatlasın, parça parça dağılsın yürek.
Aynı bardaktan içmeyeceğiz.Ne sıcak şarabı, ne suyu, Kuşluk vakti öpüşmeyeceğiz, Pencereden bakmayacağız akşama doğru.Sen güneşle soluklanıyorsun, ben ayla, Ama düştüğümüz aynı sevda.
Bir kaç sözü daha olmalı
Bu büyük şair saygıyla selamlıyorum. Değişik bilgileriniz için teşekkür ederim.