Bu sayfada Türk şair Abdülkadir Budak ait 4 adet sözleri / alıntıları ve hayatı yer almaktadır. Abdülkadir Budak kimdir? Ölüm / doğum tarihi kaçtır? Abdülkadir Budak mesleği, nereli, hayatının özeti, kısaca özgeçmişi, kaç yaşında gibi bilgilere ulaşacaksınız.
Bu sayfada Abdülkadir Budak hayatının özeti yani kısaca hayatı hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Abdülkadir Budak sayfasında hata veya düzeltme bildirimi için lütfen çekinmeden bizimle irtibata geçiniz. Bildirin.
Abdülkadir Budak, (d. 23 Nisan 1952 - ), Tüɾk şaiɾ.
23 Nisan 1952'de Sivas'ın Hafik ilçesinde doğdu. 1959'da babasının sağlık duɾumu bozulunca Ankaɾa'ya yeɾleşildi. İlk ve Oɾtaokulu buɾada okudu. Sincan Lisesi mezunu. Maddi olanaksızlaɾ yüzünden yüksek öğɾenimini yaρamadan hayata atılmak duɾumunda kaldı, devlet memuɾu oldu. sozkimin.com Кayseɾi ve Malatya'da uzun yıllaɾ göɾev yaρtıktan sonɾa 1994 yılında emekli olup Ankaɾa'ya yeɾleşti. Göɾevi geɾeği Кayseɾi'de bulunduğu sıɾalaɾda şaiɾ aɾkadaşlaɾıyla biɾlikte Ozanca ve Hakimiyet Sanat deɾgileɾini çıkaɾdı.
Deɾgicilik seɾüvenine uzunca biɾ aɾadan sonɾa 12 sayı çıkan Şiiɾ Odası (2000) ve Sincan İstasyonu adlı edebiyat deɾgileɾi de eklendi (2007). 'Kıɾık Dallaɾ' adlı ilk şiiɾi Mayıs 1970 taɾihli Defne deɾgisinde çıkan şaiɾ, baştan beɾi 'suyu bulandıɾıɾsan deɾin sanılıɾ' anlayışından (tuzağından) uzak duɾan, yalın biɾ söyleyişe sahip çıktı. 'Gül' ve 'Leylâ' ağıɾlıklı olmak üzeɾe, geleneksel halk hikâyeleɾini yeni biɾ bakışla yoɾumlama, kültüɾün ihmal edilen bu yanını modeɾn şiiɾin olanaklaɾıyla buluştuɾma çabasına giɾişen Abdülkadir Budak, gideɾek, biɾeyin aile-ev-sokak aɾasında sıkışmış ɾuh halini yansıtan biɾ şiiɾe, 'deɾinleşme çabasını gösteɾdiği biɾ ςizgi çekmeye' yöneldi. Ötekine bakar gibi 'kendine bakmanın şiiri'ni yazdığı ileri sürülen Budak iςin 'şaşırtıcı buluşları, dengeli ironisi ve humoruyla yeni kuşak iςinde özgün bir yeri olan bir şair' denildi (Ataol Behramoğlu). Şiirlerini, şiire ilişkin yazılarını Varlık, Yazko Edebiyat, Türk Dili, Yusufçuk, Adam Sanat, Yeni Biçem, Defter, Yasakmeyve başta olmak üzere çeşitli dergilerde yayımladı. 35 yıldır aralıksız olarak şiirle uğraşan Abdülkadir Budak Ankara'da yaşıyor.
Aşağıdaki Abdülkadir Budak sözleri hakkında hata olduğunu düşünüyorsanız veya sayfamızda bulunmayan Abdülkadir Budak sözlerini sayfaya ilave etmemizi istiyorsanız irtibata geçiniz. Bildirin.
AŞK BENİ GEÇER
Çünkü bacakları uzun, mesafe tanımıyor
Çünkü rüzgârın atında, büyük deneyiminde
Elbette aşk beni geçer haritayı kendi çizmiş
Dağları iyi biliyor, nehirleri de
Bir ateşin koynunda uyuyorken bile geçer
Serin su başlarında dinleniyorken bile
Ve ben onun peşinden kurşun olsam yetişemem
Okyanusa vardığında göle gelmiş olur muyum
O çınar olduğunda yaprak olur muyum ben?
Bir dille yetinirim, bütün dilleri öğrenmiş
Dumana tanım ararım, yangınlardan geçmiş o
Ben merdiven arıyorken çoktan çıkmıştır göğe
Bir kadının saçlarına takılıp kalmış iken
Ruhunu ele geçirmiş binlerce sevgilinin
Bende bir esimlik yel, onda her zaman deprem
Elbet aşk beni geçer
Tren rayların üstünden
Aşk şiiri yazdığımı sanırım, ne hafiflik
Destanı bitirmiş olur ben çıkarken ilk dizeden
Uçup gitmiştir evet dünyayı kanat eyleyip
Ben iki teleği yanyana getirmişken
Aşk beni bir daha geçer
Tren rayların üstünden
SANA BAKMAK
Göğe bakmak gibi bir şeydi anlaşılan
Açık mavi bir göğe, gündüz yıldızları olan
Sana bakmak gölde kayık olmaktı
Kış günü köy evinde soba olmaktı bir de
Yaz günü bir ağacın gölgesinde uyumak
Elma soymak gibiydi, kavun kokusu
İçimdeki hastaneden taburcu olmak
Sana bakmak bana hep iyi geldi
Sanki saç örgüsüydün salkım söğütte
Sana bakmak güzel olan her şeydi
Sokak kedisine şefkat, baltalara merhamet
Sana bakmak ağaçlardan yana olmak demekti
Bahçe mahkemesinde nergisin tanıklığı
Yoksul öğrencilere defterlerdi, kalemdi
Heyecanını yitirmiş istasyondum belki de
Gelen hiçbir tren beklediğim değildi
Yalnızlığa sarılmaktan kurtuldum
Çünkü yüzüne baktım çünkü yüzün ay
Işıtıverdi birden içimdeki geceyi
Sana bakmak yastan çıkıp dörtnala
Lunapark şenliğine geçmekti bir bakıma
Teneffüs zili kadar sevimli derslerdi yüzün
Çiçekten karneyle eve dönmekti
Bitmiş gibi konuştum, şaşkınlıktandır
Sana bakmak iyi değil, pekiyi
Sevdanın Son Kerem'i
Yanlış düşler içinde dalgın dalgın yürüyen
Başını çarpıp kanatan arasıra gerceğe
İki de bir karıştıran ağaçta
Bir dal mı olduğunu yoksa yaprak mı
Yoksamaya çalışan alaycı bir ormanı
Sensin toz kumaşlı giysiyi seven
İnce bir uğultunun küçük kardeşi
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen
Seni bir yerlerden ısırıyor gözleri
Antika eşya gibisin aşkın seri salonunda
Görkemli gösterilerin yapay oyuncuları
Tükrük üretmeye alışkın ağızlarca
Bilgiç laflar ediyorlar karşında
Konuşsun susmayı beceremeyen
Sen dinle üstünü kül örtmüş ateş
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen
Eskimiş öykülerde kimlik arıyor değilim
Yazıyorum acıyla, yanlış yorumluyorlar
Yaralı hayvan gibi soluyup iç çekerek
Pazarlığa giriştiğini söylüyorum aşkların
Geçmişi özlediğimi sanıp aldanıyorlar
Anımsat onlara n'olur gömleğinin deseni
Yazdığımın aynası, ikiz kardeşim benim
Göster yaz sıcağında üşüyen yüreğimi
Üstüme yorgan getir, koklamaya bir çiçek
Otur şöyle yanıma duygularıma benzeyen
Yenik düşmüş gibiyim aşkın tartışmasında
Yeniden onar beni ve beni haklı çıkar
Taşlanmayı göze alan antika
Süte su katanları kargışlama işini
Unutursam anımsat, dalgın bir adamım ben
Ey yüksek yapıların alçakgönüllü temeli
Sevdanın son Kerem'ine benzeyen
Köprüsüz ırmaklar aramızdan geçiyor.
Burası çok ıssız, henüz yorum yazılmamış.
İlk yorum yazan sen ol!